İlk oyunları “King Kong’un Kızları” ile başlayan, bu yıl da “Kafalar” adlı oyunlarıyla izleyicileri güldürmeye devam eden Onur Yar, Nazan Diri, Özge Oldaç, Suat Ünal, Tevfik Urgancıoğlu ve Mesut Özkeçeci gibi isimlerden oluşan ‘Tiyatro Triole’ grubuyla birlikteyiz.
Öncelikle ekip nasıl bir araya geldi?
N.D: Herkes birbiriyle yakın arkadaş ve Onur Yar hariç hepimiz İzmirliyiz, yani birbirimizi önceden tanıyorduk. Ekip sekiz sene önce bir araya geldi. İlk önce King Kong’un kızları ile adım attık. Bu sene yedinci oyunumuzu oynuyoruz.
Peki daha önce oynadığınız oyunları bize sırayla söyleyebilir misiniz?
N.D: Tabi ki. İlk önce King Kong’un kızları, ardından Çetin Ceviz, Abacı Kebeci Sen Neci, Tanrı, Bir Varmış Hep Varmış, Jon d’Arc’ın Öteki Ölümü ve Kafalar.
Peki oyunculuk sizin asıl mesleğiniz mi?
N.D: Bu ekipte sadece üç kişi bu işle uğraşıyor. Ben hukuk bölümü mezunuyum, Onur Yar radyocu mesela.
Oynayacağınız oyunlara nasıl karar veriyorsunuz?
S.Ü: Genelde ekibe göre şekillenir. İlk “Kafalar” çıktığında tam bu ekip değildi. Oyunlar ekibin sayısına göre karar verilmiyor. Zamanında yirmi kişilik oyun verdik, geçen sene üç kişi oyunlar verdiğimiz de oldu.
İleriye yönelik hedefleriniz nelerdir?
N.D: Ayakta kalabilmek, özel tiyatrolara yenilmemek.
O.Y: Her sene bir oyun oynamak.
N.D: Evet, bir de her sene yeni bir oyun oynamak.
Oyunlarınızda hoşça vakit geçirmeyi mi, yoksa mesaj vermeyi mi hedefliyorsunuz?
N.D: Her ikisi de; ama mesaj vereceğiz diye de ölmüyoruz.
Sizin Türk sinemasına adım atmaktaki düşünceleriniz nelerdir? Bu soruya cevap vermeden önce merak ettiğim bir soru daha var, tiyatro mu sinema mı?
S.Ü: Tiyatro candır. Ama her ikisinin de bizim için ayrı bir yeri var, biri sarışın biri esmer gibi…
N.D: Bence de, Suat’ın sözüne katılıyorum.
M.Ö: Evet, ikisinin de yeri bizim için ayrı; ama Türk sinemasına adım atmaktaki düşüncelerimizi soruyorsan, herkes en az bir sinema filminde oynamak ister. Özellikle gelişen Türk sinemasında.
O.Y: Benim için fark etmez. Ben zaten iki tane filmde oynadım, ikisi de ödül aldı.
Hangi filmlerdi Onur Bey?
O.Y: Bir tanesi “Mutluluk”, bir tanesi de “Bahtı Kara”.
Bugünkü Türk Sinemasını değerlendirirsek hangi kelimeleri kullanabilirsiniz?
N.D: Ergenlikte.
O.Y: Ticari renkli.
S.Ü: Karışık.
Ö.O: Yükselen.
T.U: Alt metinsiz.
Türk sinemasının yeni dönem oyuncuları hakkında ne düşünüyorsunuz? Örnek verecek olursak, geçtiğimiz sene “Çoğunluk” filmindeki performansı ile Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi erkek oyuncu ödülünü alan Bartu Küçükçağlayan gibi.
O.Y: Başarılı oyuncular var. Tiyatro oyuncuları ve sinema oyuncuları daha fazla kullanılıyor. Eskiden manken ya da model kullanırlardı daha çok; ama şimdi tiyatro oyuncuları ve sinema oyuncularına ağırlık veriliyor.
N.D: Yeni dönem oyuncular şanslılar. Şimdi kaynak fazla, daha fazla araştırıp daha fazla okuyorlar. Böylece kendilerini daha da iyi geliştirebiliyorlar.
Eski Dönem ve yeni dönem Türk sinema oyuncularını karşılaştırırsak ortaya nasıl bir tablo çıkar?
T.U: Bence böyle bir karşılaştırma yapmamız pek doğru olmaz; ama eski oyuncularla yeni oyuncular bir araya gelip daha fazla projede yer alabilirler.
O.Y: Daha önce Nazan’ın da dediği gibi kaynak fazla, bugün kü oyuncular dünyayı daha rahat takip edebiliyorlar ve o yüzden şanslılar. Eskiden öyle bir durumları yoktu, kaynak kısıtlıydı.
N.D: Eskiye baktığımızda da hem kötü oyuncular hem de iyi oyuncular var. Bu yeni dönem Türk sineması için de geçerli, değişen bir durum yok. Aslında bakarsak eskiden işler daha kolaymış.
M.Ö: Evet. Eskiden filmler daha hızlı çekilirdi, hemen çekilirdi. Örneğin ‘senede bir gün’ şarkısından adamlar “yaz abi” diyorlar, yazdıktan üç beş gün sonra da çekimlere başlıyorlar. O zaman beyazperdede gösterilen Türk filmlerinin bu seneki gösterimlere göre sayısı fazlaydı.
O.Y: Çünkü insanların tek eğlencesi sinemaydı.
Tiyatro oyunlarının sinemalaştırılmasında ki yorumunuz nedir? Örneğin “72. Koğuş” gibi.
M.Ö: 72. Koğuş önce roman olarak dünyamıza girdi. Sonraları tiyatroya uygulanmış bir eser; ama bakıldığı zaman bazı şeyleri tiyatroda vermek zor. Tabi sinemada durum böyle kamera karşısında bazı şeyleri vermek de zor. Bakıldığında tiyatrodan sinemaya değil de, sinemadan tiyatroya çevrilmiş eser çok var.
S.Ü: Her ikisinde de bir reji anlayışı var; ama tiyatronun reji anlayışı kırıldı. Sinemasal anlatım sinemada olduğu gibi tiyatroda da var.
Vakit ayırdığınız için teşekkür ederim. Başarılarınızın devamını dilerim…
Röportajdan sonra “Kafalar” adlı oyunlarını izlemek için yerimi aldım ve gerçekten çok güzel vakit geçirdim. Oyuncuların hepsi birbirinden nazik ve hoşgörülü insanlar. Her Salı günleri saat 21:05’te Old City Comedy Club’da oyunlarını izleyebilirsiniz. Kaçırmamanızı öneririm. Şimdiden iyi seyirler.