3 Haziran 2012

Die Welle: Gerçek Bir Sosyo-Analiz


Yönetmen koltuğunda 27. Uluslararası İstanbul Film Festivali Jüri Özel Ödülü’nü kazanan Dennis Gansel’i, kadrosunda ise Jürgen Vogel, Max Riemelt, Jennifer Ulrich ve Christiane Paul gibi yetenekli oyuncuları gördüğümüz 2008 Alman yapımı Die Welle (Tehlikeli Oyun / The Wave) adlı film, sosyolojik anlamda genç bireylerin bir gruba ait olma güdülerini konu alıyor.

Üçüncü Hare (The Third Wave) isimli yaşanmış bir deneyi konu alan film yine “Die Welle” isimli kitaptan uyarlanmıştır. Üçüncü Hare, demokrasiyi benimsemiş toplumların bile, atlattıkları kötü deneyimlere rağmen, faşizme olan dirençsizliğini ele alır. Amerikalı bir lise öğretmeninin, öğrencileri üzerinde gerçekleştirdiği bu deneyi, Die Welle isimli kitap olayların geçtiği yeri Amerika olarak işliyor. Dolayısıyla, Alman Gymnasium’unda (lisesinde) izlediğimiz Die Welle filmi için, uyarlandığı kitaba sadık dememiz çok da doğru olmaz. Ayrıca bu sadakatsizliği filmin son sahnesinde yer alan vahşi sonda da görüyoruz. Çünkü orijinal hikayenin sonunda deneyi yapan öğretmen sadece Hitler’in posterini öğrencilerine göstererek, onlara kimin yolunda ilerlediklerini gösteriyor.

Film, Almanya’da lise son sınıf öğrencilerinin bir hafta süren proje haftasında otokrasi dersini seçmeleri ile başlıyor. Dersi veren öğretmen, olağanın dışında orijinal tavırlarıyla öğrencilerine bir arkadaş gibi yaklaşıyor. Dersin başında öğrencilerine sorduğu “Sizce Hitler dönemi tekrar yaşanır mı?” sorusuna aldığı cevaplar karşısında, Rainer Wenger (Jürgen Vogel) öğrencilerine küçük bir oyun hazırlıyor.

Daha sonra “Dalga” ismini alacak olan bir grup kuruluyor, grubun resmi kıyafeti beyaz gömlek ve kot pantolon seçiliyor, hatta kendilerine ait bir logo bile tasarlıyorlar, kendilerini okulun en güçlü grubu haline getiriyorlar, kendilerine ait “Disiplin aracılığıyla Güç, Birlik aracılığıyla Güç” şeklinde bir slogan ediniyorlar, kendilerine has bir selamlaşma şekli geliştiriyorlar, şehirde yaptıkları yasadışı hareketlerle gündeme oturuyorlar ve nihayetinde kendilerinden olmayanlara karşı acımasız tavırlar takınıyorlar. Çünkü bu dalgaya düşünüldüğünden de çok ihtiyaç var… Çünkü görünenin aksine bu öğrencilerin zıt kutuplara bölünmekten ziyade bir bütün halini almaya ihtiyaçları var… Çünkü özgüvensiz sorunlu ergenler, ikinci planda kalmaktansa eşitliğe sahip olmak ve saygı görmek istiyorlar…

Kontrolden çıkan grupta herkes daha iyiye gitmiyor tabi ki. Daha önce göz önünde olan popüler öğrenciler ise bu eşitlikten memnun değil. Daha önce o görünmez bütünden aldıkları büyük paydan mahrumlar ve grubun dağılması için uğraş veriyorlar.
Özetle öğrencilerin içlerinde barındırdıkları psikolojik sorunları yenmek için sığındıkları bir “Dalga”nın sebep olduğu olumsuz sonuçlara, yani bir fırtınaya şahit oluyoruz. Ancak, filmde anlamsız bulduğum birkaç detay var… Örneğin bir hafta gibi bir sürede bu dönüşümün gerçekleşiyor olması ve öğrencilerin bu hızlı dönüşümde hiçbir şeyi sorgulamadan gerçekleştirmesi. Almanya gibi büyük savaşlar kaybetmiş, ve her çıktığı savaş sonrasında yaklaşık otuz yıl içinde ekonomik, endüstriyel ve kültürel açıdan kendini baştan yaratmış bir ülke var gözümün önünde… Almanlar gibi disiplinli çalışan, bilim alanında çok gelişmiş bir toplum var aklımda çünkü. Evet Almanya ile ilişiği olan yakınlarımdan duyduğum kadarıyla, o eski Alman toplumunun yozlaştığı gerçeği de var elimizde, ancak yine de birkaç gün içinde bu hızlı dönüşüme ayak uyduran bilinçsiz genç bir grubun varlığı inandırıcı gelmiyor.

Sonuçta film sıkıcı değil, akıcı ilerliyor, temposu düşmüyor. Özellikle sahnelerde kullanılan mekanlar hayranlık uyandırıyor. Görüntü yönetmenin kullandığı küçük nüanslar da filme renk katmış. İzlenilmeli, ibret alınmalı…

Die Welle (Tehlikeli Oyun / The Wave) filminin sinema fragmanını izleyin:



Yazar: Saliha Karadayı

0 yorum: