12 Haziran 2012

The Skin I Live In: İçimde Yaşadığım Psikopat

Thierry Jonquet’in “Tarantula” adlı romanından sinemaya uyarlanan Pedro Almadovar’ın yönetmenliğini üstlendiği Antonio Banderas, Elena Aya gibi isimlerin rol aldığı film, öykünün işlenişi açısından bakıldığında şahane bir film. Pedro Almovodar’ın son filmi olma özelliği taşıyan görselin toplam 12 ödül ve 40 adaylığı da bulunduğunu belirtelim.

Filmi izlemediyseniz aşağıdaki yazıyı okumayınız. Çünkü yazının bu kısmında spoiler ve sürpriz bozan vardır.

Robert Ledgard (Antonıo Banderas) başarılı bir plastik cerrahıdır. Bir gün karısı bir trafik kazası geçirir. Kazadan her tarafı yanmış halde kurtulur .Bunun üzerine Robert karısını eski haline getirmek için yapay bir deri icat eder. Karısı Vera (Elena Ayana) günlerce hasta halde yataktadır ve bir sabah kızı Norma (Blanca  Suarez) bahçede oyuncağıyla oynayıp şarkı söylüyordur. Kızının güzel sesiyle ayağa kalkan Vera odasının camını açıp kızına bakmak ister. Camı açacağı sırada camın yansımasından kendisini görür. Tanınmaz ve korkunç hale gelen Vera bu acıya daha fazla dayanamaz ve kendini camdan aşağıya atar. Olayın en korkunç tarafıda kızının annesinin cesedini görmesi ileriki yıllarda büyük bir travma yaşamasına sebep olacaktır.

Norma büyür genç bir kız olur. Babası yaşadığı travmaların etkisinden kurtulmasını diğerleri gibi normal bir yaşam sürmesini ister. Robert kendi evinde bir parti verir. Partide Norma ve diğer arkadaşları kendilerine erkek partner bulurlar. Norma onlarla birlikte parti bulunduğu yeri terk ederler. Norma’nın partide tanıştığı çocuğun ismi ise Vincent (Jan Cornet) adında kıyafet dükkanında çalışan genç bir çocuktur ve uyuşturucu kullanmaktadır. Norma ve Vincent evin  bahçelik alanında pek bahçelik denemez; ama ormanlık desek yeridir neyse bunlar dediğim yerde baş başa kalırlar.

İkili arasında cinsel bir temas olur ama Norma daha fazla ileri gitmek istemez bu yüzden Vincent’e karşı direnir. Vincent ise ona tecavüz girişiminde bulunur. Norma çığlıklar içinde haykırır Vincent ona bir tokat atar ve Norma bayılır, bunun üzerine Vincent olay yerini terk eder. Robert ise kızının partide olmadığını anlayınca onu aramaya koyulur. Kızının baygın bir şekilde görür. Hemen yanına gider.

Norma ayılır ama yaşadığı olayların etkisi altındadır ve ikinci bir travma yaşar hiçbir erkeğe dokunamaz hatta babasına bile. Norma onu tecavüz eden suçlu olarak görür. Hastanede tedavi gören Norma’nın yaşadıkları kendi için katlanılmaz hale gelir ve annesi gibi kendini camdan aşağıya atar.

Robert içinde bu acı kayıplar katlanılamaz olur. Ona tecavüz eden çocuğu Vincent’i bulur onu yakalar. Günlerce karanlık odada tutar. Vincent Robert’in  yapacağı yapay deri için kullandığı kobaydır. Çocuğu ameliyata alır  ve onu tamamen değiştirir. Öncelikle cinsiyetini değiştirir sonra tüm bedenini onu eski karısı haline getirir. Vincent artık tıpatıp Robert’in eski karısına dönmüştür ve yapay deri fikrini onun üzerinde uygular.

Robert’in yaptığı deneyler doktorlar açısından yasadışı olduğu için yapay deri fikri başarıya ulaşsa da onaylanmış bir buluş olmaz. Kızına tecavüz eden adamı tamamen değiştiren doktor ona yeni bir isim karısının ismini koyar. Denek olarak kullandığı ve deney boyunca onu bir odaya kitleyen Robert ona karşı içsel duygular besler. Vera’da yani Vincent intikam için ona yakınlaşır ikili arasında bir ilişki başlar. Robert artık onun yeni hayat arkadaşıdır ve ona güvenir. Evde hizmetçi olarak çalışan Robert’in annesi Marillia (Marise Peredes) Vera’ya güvenmese bile Robert onu yıllarca mahkum ettiği odadan çıkartıp ona kendisi ile birlikte yeni bir hayat bağışlamıştır.

İntikam zamanı gelmiştir. Vera Robert’in yatağına girmiştir o esnada bir bahaneyle aşağı kata iner ve çekmeceden doktorun silahını alır onu vurur. Silah seslerini duyan Marillia onların bulunduğu odaya girer ama Vera onuda öldürür. Oradan kaçar ve eski çalıştığı dükkana doğru yol alır.
Filmde olaylar benim anlattığım gibi doğrudan anlatılmıyor geçmiş yaşamlara dönüşler oluyor, filmin sonlarına doğru parçalar birleşiyor, senaryo ve hikaye anlatımı filmi önemli kılan etkenlerden. Bir de bıçak, silah gibi öldürücü aletlerin kameranın belirterek göstermesi evde yaşanıcak olan fırtınanın sesizliği gibi.

Karısının geçirdiği araba kazasına gelirsek eğer, Robert’in annesi Millia  iki farklı adamdan çocukları olur. Bu çocuklardan Robert dışında diğerinin ismi Zeca’dur. Zeca annesinin yanında büyümemiştir, ufaklığından beri hayatla mücadele etmiştir ve aranan bir suçluya dönmüştür. Zeca işlediği suçlardan dolayı kaçmaya başlar yakalanmamak için Robert ile yaşayan Millia’nın yanına sığınır. Robert’ın Vera ile mutlu bir evliliği vardır; ama Vera Zeca’dan hoşlanır ve onunla birlikte kaçarlar.

Kaçış esnasında trafik kazası olur. Vera acılar içinde yanarken Zeca kurtulmayı başarır. Yıllar geçer Zeca suç işlemeye devam eder yine aranıyordur ve sığınması için bir yer lazımdır. Soluğu yine Millia’nın yanında alır. Annesi onu içeri alır ve ona yemek verdikten sonra gitmesini  söyler. Zeca gitmez hatta odada tutulan ve dışarı çıkamayan Vincent’i görür. Robert onu tıpatıp Vera haline getirdiği için Zeca onu Vera zanneder. Annesini iple bağlar onun olduğu odaya gider Vera ise biraz direndikten sonra evden kaçmak için Zeca’ya kendini teslim eder ve aralarında cinsel bir birliktelik olur, tam o esnada Robert eve gelmiştir. İkisini de o halde bulur ve Zeca’yı öldürür.

Filmde bu olay yaşandıktan sonra benim ilk başta anlattığım olay kurgusu filmde belirmeye başlar. Film, son zamanlarda çekilen başarılı örneklerden bir tanesi. Parçalar birleştikçe tüylerinizi ürperticek ve kanınızı donduracak. İnandırıcılığı konusundada hiç bir sıkıntı yaşamıyor. Oyunculuklarda birbirinden güzel olunca tadından yenmez oluyor. Ruh hastası, psikopat cerrah rolü Antonio Banderas’a yakışmış.

Yazar: Murat Boncuk

0 yorum: