Oscar Ödülleri açıklandığında “Midnight in Paris”
filminin en iyi 10 film arasına seçilmiş olması beni hiç saşırtmamıştı, filmi
izledikten sonra da emin olduğum bir durumdu, ancak filmde beni şaşırtan tek nokta,
Woody Allen imzalı bir film olan “Midnight in Paris” filminde hiç seks öğesi
bulunmamasıydı, sanıyorum bu bağlamda Woody Allen’ın seks içermeyen ilk
filmidir, filmin arka planı Paris gibi bir şehir olmasına rağmen.
İnsanların geçmişe duydukları özlem hiç şüphesiz ki
hayatlarının her döneminde karşılarına çıkan duygusal bir durumdur ancak bu
durum herkes için geçerlidir. Örneğin, Gil (Owen Wilson) gibi 1920’li yılların
Parisine özlem duyuyorsanız şunu unutmamalısınız ki 1920’li yıllarda yaşayan
insanlarda Rönesans dönemine özlem duyuyorlar.
Filmin bana yaşattığı huzuru kelimelerle tarif etmem imkansız.
Gece yarısı eski bir araç Paris’in eski yollarından sizi alıp çok eskiye,
Ernest Hemingway’in, Salvador Dali’nin ve Picasso’nun yaşadığı bir döneme götürüyor
ve o insanlarla tanışıp içki içme firsatını, Paris’in 1920’li yüzünü görme şansını
size sunuyor. Her ne kadar sanat içerikli filmlerden çok hoşlanmasam da bu filmde
büyülü ve tam aradığım şeyi bulduğumu söyleyebilirim. Gerçek hayatı sıradan giden
Gil’in içine girdiği dünya, günümüz sanatını şekillendiren insanların bir dönem
yaşadıkları dünya olması filmin en güzel yanlarından bir tanesi. Woody Allen gibi
bir yönetmeni düşününce Paris’in film için mekan olması çok şaşırtıcı değil,
zira sanatsal bir film amaçlandığı aşikar olan Midnight in Paris’in baska bir şehirde
çekilmesi tamamen anlamsız olurdu; çünkü az önce de bahsettiğim gibi sanatın doğduğu
ve büyüdüğü yer Paris’tir. İşte Paris bu yüzden romantizm şehridir.
Woody Allen, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin eşi olan Carla
Bruni’yi bir filminde oynatma isteğini her fırsatta dile getiriyordu. İşte bu
filmde bu arzusu da yerine gelen Woody Allen, yaptığı bu film ile en iyi yönetmen
adayları içinde kendisine yer buldu. İlk gösterimi Cannes Film Festivali'nde
yapılan Midnight in Paris, en özgün senaryo dalında da Oscar ödüllüne layık
görüldü.
Ciddi anlamda 2011 yılınin böyle bir filme ihtiyaci vardı.
Filmin başrolu için Owen Wilson oldukça yerinde bir seçim olmuş, Allen’in Wilson
için söylediği “Kamera karşısında bana hiç rol yapıyor gibi gözükmüyor, tam
tersine karşılaştığı bir olaya karşı normal tepki gösteren bir insan gibi
hareket ediyor ve konuşuyor” cümlesi, Allen’ın filmine başrol olarak seçtiği Owen
için düşündüklerini bir nebze olsun izleyiciye aktarmaya yetiyor. Gerçekten de gösterişten
uzak oyunculuk tarzı ile Owen Wilson oldukça uygun ve yerinde bir seçim olmuş.
Anlattıklarına nazaran 17 milyon dolarlık bir bütçe ile çekilen
Midnight in Paris, başarılı olmak için paradan daha önemli şeylerin olduğuna da
yapımcıları inandırmış gibi gözüküyor, bunun yanısıra 17 milyon dolarlık bir bütçe ile 148 milyon dolarlık bir hasılat, 4 dalda
Oscar adaylığı ve 1 Oscar Ödülü hiç de fena değil. Kaldı ki filmin izleyiciye
hissettirdiği duygular da çabası.
Yazar: Devran İkiz
0 yorum:
Yorum Gönder