16 Ağustos 2007

Röportaj: Serkan Murat KIRIKCI


Merhaba Serkan Üstad, öncelikle röportaj yapmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim. Sana “üstad” diyorum çünkü bunca yıllık deneyiminle sinema ve sanat üzerine pek çok tecrübelerin bulunuyor ve yazmaya yeni başlayanlara yardımcı oluyorsun.

-Öncelikle yaşın ve yaşadığın yerle başlayalım?

75’liyim ve Mersin’de yaşıyorum. Küçük bir yer olmasının getirdiği zorlukları aşmak, o yokluktan bir şeyler çıkarmak hoşuma gidiyor.

-Sinema ve sanata ilk ilgi duymaya ne zaman ve nasıl başladın? İlk deneyimlerinden bahseder misin?

1982 yılını hatırlıyorum. Annem ve babam çalıştığı için bana bakan bir kadın vardı gündüzleri. İki yetişkin kızının da en büyük zevki sinema idi. O yıllarda eski filmler oynuyordu sinemalarda. İlk gittiğim film Grease’dir. Aslında ilk gittiğim film demek de pek doğru olmaz. İlk aklım ererek sinemada başından sonuna izlediğim ilk film. Amcamın makinistlik yaptığı dönemde akşamları soluğu yazlık sinemada alırmışız ama o dönemi hatırlamıyorum. Gazozcunun dolaşmasını bekler, gazozumu içer annemin kucağında uyurmuşum. Grease sonrası aldığım keyif, sinema sevgimin yolunu açtı. Haftada bir sinemaya giderdik. Sonrasında da ilkokulda devam ettim bu sevgiye. Okulca gittiğimiz ET’yi unutmam mümkün değil. Asla inanmayacağım şeylere beni inandıran fantastik öykülere kapının açılması da bu filmle oldu. Sonrası arkadaşlarımı zorlayıp okuldan kaçıp sinemaya gitmek olmuştu. Zaten özellikle cuma günleri beni hiçbir güç engelleyemezdi. Kaçar okula giderdim. Dönemin sinema kültürü de farklıydı zaten. Daha bir büyülü idi. Kahramanı alkışlardık tepki verirdik. Bir nevi maç izler gibiydik ve buda müthiş bir keyifti. Sürekli sinemaya gidiyordum okul yıllarımda. Dönemin bütün klasiklerini de o dönemde izledim zaten. TV ile tanışınca iş tamamen büyüdü. Bir defterle başladım. Koca bir fihrist alıp izlediğim filmlerin adını yazmaya baladım. Yetmedi bir dönem sonra. Bir iki bilgi eklemeye başladım. Baktım düştüğüm dipnotlar yetmiyor. Küçük yorumlar yazmaya başladım. Sinema dergilerindeki yazıları takip edince de kritiklerin filmi nasıl işlediğini gördüm ve iyice merak sardım bu işe. Lisede kompozisyon ödevimde film kritiği yazmıştım. Film “Sinek” idi. Sınıfın en yüksek notunu almıştım. Güzel bir ödül gibi idi. Yıllar içinde defterlerin sayısı arttı ve ev sinemasının gelişiyle arşivleme merakım da başladı. TV’den videoya kayıt döneminde TRT’nin filmlerinin üzerimdeki etkisi büyüktür. O dönemki programlarda gösterilen anaakım sinema dışındaki filmlerde sinema kültürümün başlangıcıdır. Vcd’nin ortaya çıkışı ile birlikte hastalık artık karşı konulmaz hale geldi. İlk vcd döneminde günde 6 - 7 film izlerdim. Bir gün sonrasında o filmlerin kritiğini yazardım. Bu aşamalarla bugüne kadar geldim.

-Başka ne işle meşgul oluyorsun?

Mersinde günlük gazetede, gazeteye bağımlı olmadan dışardan yazılar veriyorum. Cuma günleri sanat sayfası hazırlıyorum. Sinema kritikleri, albüm, kitap ve dvd eleştirileri yazıyorum her hafta. Ayrıca şehirdeki tüm sanat olaylarının takibini yapıyorum. Gazetedeki arkadaşla birilikte konser ve tiyatro etkinlikleri öncesi ve sonrası röportajlar yapıyoruz. Askerlik öncesine kadar grafikerlik yapıyordum ama sinemaya zaman kalmadığı için bıraktım. Şimdi freelance olarak devam ediyorum. Bir dönemde dvd clup işletmiştim. Korsanla mücadele işlemleri baskınlar artınca bıraktım. Yavaş yavaş artan ziyaretçi sayısı ile oldukça güzel bir keyif yaratan blog sayfamla meşgul oluyorum daha çok. Onu genişletme yolunda projeler var. Ufak denemelerine başladım. Birde daha kapsamlı bir sinema sitesi üzerine çalışmalarım var yoğun şekilde onunla uğraşıyorum.

-En çok beğendiğin?

Film: Birdy

Oyuncu: Marlon Brando, Meryl Streep

Yönetmen: Stanley Kubrick

Kitap: Dalgalar – Virginia Woolf

Yazar: Virginia Woolf

Müzisyen: Radiohead

-Sinema, sanat dışında diğer hobileriniz?

İnternet, kitap dergi vs. okumaları, müzik, seyahat, teknoloji.

-Yazıların nerelerde yayınlandı ve yayınlanıyor?

Benim blog sayfam dışında, kardeş birçok blogda yayınlanıyor. Sinemalar.com sitesinde yayınlanan yazılarım da sitenin rss desteğiyle birçok sitede yayınlanıyor. Güneyde İmece gazetesinde de sürekli olarak yazılarım yayınlanıyor. Pek gündemle ilgilenmediğim birde köşem var gazetede. Sanat gündemi hakkında yazıyordum ama şu sıralar yaz döneminde köşede kritik yazıyorum.

-Yayınladığın ve en çok ilgi gören ya da hiç rağbet görmeyen yazılarınız?

Sinema yazıları öncesindeki dönem hayli yoğundu bu konuda. Fanzine dönemi vardı 90’lı yılların ikinci yarısında. Fotokopi ile çoğaltılan özgür yayınlardı. Bu dönemde Rock Fan Zine adında bir dergi çıkarttık 3 arkadaş. Birbirimizi hiç görmedik ama sağladığımız koordinasyon ile dergiyi tüm Türkiye’ye posta yolu ile dağıttık. Bağımsız periyoda çıkan dergi sadece 4 sayı çıkmasına rağmen büyük ilgi görmüştü. Ben sanat fanzini çıkarmak üzere ayrıldım. Ölüdeniz adında bir sanat fanzinini 3 aylık periyodlarla 13 sayı çıkardım. O dönem yazdığım hikayeler büyük ilgi görmüştü. İki dergi ile de kitaplara konu olduk. Farklı bir hava yaratmıştık dönem. Kişisel olarak fazla mükemmeliyetçi olduğumdan pek beğenilmeyen kötü eleştiri alan yazım olmadı hiç. Gazetedeki sayfada sürekli olarak rock albümlerini işlediğimiz için eleştiri alıyorum. Onun dışında bana gelen bir eleştiri yok.

-Hollywood ve Oscar Ödülleri hakkındaki görüşleriniz?

Hollywood ve Oscar ödülleri hakkında pek bir görüşüm yok aslında. Oscar ödüllerine inanmıyorum. Gerçeği yansıtmadığına dair çok örnek var. Ana akım dışında kalan filmleri takip ediyor ve seviyorum zaten. Hollywood son derece sistematik şekilde sektörü ayakta tutuyor ama başyapıtlar son 10 yıldır bu sistemin dışındaki insanlardan çıkıyor. Hollywood’un yeni adamları da başka ülkelerden transfer ediliyor. Bir nevi NBA - Avrupa basketbolu karşılaştırması gibi. Dönemin en iyi yönetmenleri sayılan yönetmenler, yaratıcılar son zamanlarda bağımsız altyapısı ile geldiler buralara.

-Sinema ve sanat hakkında şimdiye kadar karşılaştığın ve seni en çok etkileyen olay?

Sektörün yıllar içerisindeki gelişimi mükemmel. Terminatör 2’yi sinemada izlediğim an yaşadığım büyüyü unutamam. O özel efektler ile başlayan süreç şaşırtıcı şekilde devam ediyor. En son örnek transformers ile bambaşka bir kapı açıldı zaten. Animasyon filmlerinde zaman içindeki gelişimi oldukça etkiledi beni. Orjinal vhs filmlerin piyasada satılmaya başlamasından dvd’ye kadar geçen süreçte çok etkileyici oldu. Zaten dvd’nin nimetleri ve açtığı kapıları unutmam mümkün değil.

-Gelecek hakkında fikirleriniz ve amacınız?

Zaman ne gösterir bilmiyorum ama eylül ayı ile birlikte Mersin’de sezon açılıyor ve sergi,konser,opera,bale,tiyatro tüm etkinliklere yoğun bir şekilde katılmak ve hepsi ile ilgili yoğun gündemi takip etmek var ilk planda. Mersinin sanat gündeminin nabzını tutan bir internet sitesinin kurulum çalışmalara son noktaya geldi neredeyse. Bunu dışında blog sayfamda sinema içeriğini daha da genişletmek belki zaman içerisinde siteye çevirme fikri var. Sinema gündemini tutan ve katılımın yüksek olduğu bir sinema sitesi hazırlığı var. Kendi döneminde yoğun ilgi gören iki fanzine’in kitaplaştırılma ihtimali söz konusu. Yine bu dönemde yazdığım kısa öykülerin kitaplaşma çalışması kurgu safhasında şu anda. Son olarak da artık 5 yıldır bekleyen kısa filmi bu kış çekmek istiyorum. Birde mini animasyon denemelerim var ama ona daha zaman var.

-Sinema ve sanatseverler sana ve yazılarına nasıl ulaşabilir?(e-mail, web, vs.)

serkanmkirikci@gmail.com

http://bodakedi.blogspot.com

http://cinemaximum.tr.gg/

Blog sayfamdaki yazıların bir çok sitede yayınlandığını biliyorum ama artık takip edemiyorum. Tüm yazılarım Önce blog sayfamda yayınlanıyor.

Zaman ayırdığın için tekrar teşekkür ederim. Başarılarının devamımı dilerim…

0 yorum: