Sinemayla
tanıştığımdan beri postapokaliptik filmlere ayrı bir sempatim var. Kıyamet
sonrası olacaklarla ilgili kafamızda binlerce fikir üretebilirz ya da ”Kıyamet sonrası
bizi nasıl bir dünya bekliyor?” sorusuna günlerce kafa yorabiliriz…
The
Divide filmi postapokaliptik türüne bir örnek. Nükleer felaket sırasında
hayatta kalmak için bodrum katına sığınan insanların yaşadıklarını izliyoruz.
Filmin birkaç bölümü hariç geriye kalan hepsi geniş bodrum katında geçiyor. Radyosyondan
etkilenmemeleri için de kapıyı sıkıca kapıyorlar, dışarı da çıkamıyorlar. Tek
çıkış yolu var o da kanalizasyonda pisliklerin arasından geçmek; ama dışarı
çıktığın anda radyasyonu tadarsın. Radyasyondan etkilenmemek için de koruyucu
kıyafet giymen gerek.
Filme
başlarken aslında filmin başında değilmişinizde ortalarında bir
yerlerdeymişiniz hissine kapılıyorsunuz. Kısıtlı bir çekim alanına sahip olsa da
film sizi sıkmıyor, heyecanını sonuna kadar ilerletmeyi başarıyor.
Bodrum
katında iktidarı elde tutan Mickey (Michael Biehn) onlara eşit miktarda su ve
yemek dağıtıyor. Tabi ona isyan edenler de olmuyor değil. O isyan edenlerin
başında ise filmin sonlarına doğru mükemmel performans sergileyen Bobby (Michael
Eklund) ve Josh (Milo Ventimiglia) var. Daha sonra Mickey’nin gizli bir odada
yemek sakladığını fark ediyorlar ve iktidarı onun elinden alıyorlar.
Bu
noktadan sonra herşey çığrından çıkıyor. Düzen bozuluyor .Karakterler
psikolojik olarak değişime uğruyorlar. Kendi aralarında anlaşmazlıklar
yaşanıyor, şiddet eylemleri gerçekleşiyor ve gerilim tavan yapıyor. İçlerinde
ayrım yaşanıyor. Hayatlarının sonlarına doğru geldiğini anlayan bir grup kendi
arzuları ve içgüdülerince yaşıyorlar.
Filmin
güzel olmasında oyunculuklar etkili olmuş; ama Eva karakterini oynayan Lauren
Germann diğerlerine göre biraz donuk kalmış.
Filmde
hoşuma gitmeyen noktalardan bir tanesi ise Arap toplumunu kötülenmesi. Zaten
Amerikalılarla arası pek sıcak olmayan Araplar’ı böyle kötülemek doğru değil…
Senaryo
bakımından havada kalan bir nokta ise bodrumdan içeri askerlerin gelmesi ve
küçük kızı kaçırdıktan sonra Josh’un onu kurtarmaya gitmesi. Orada kaçırılan
birçok küçük kız görürüz; ama onların neden kaçırıldıkları ya da ne yapıldıkları
konusunda pek bilgi alamıyoruz ve
bodrumdan içeri gelen askerlerin kim oldukları ile ilgili tam bir bilgi
alamıyoruz.
Ülkemizde
“Mahşer Günü” adıyla bilinen bu film izlenmeyi sonuna kadar hak ediyor. Bir de
böyle bir postapokaliptik deneyin. Keyifli seyirler…
Yazar: Murat Boncuk
0 yorum:
Yorum Gönder