Diktatör
filminin yaklaşmasına günler kala arkadaşlar arasında Cohen’in eski komedisi
“Ali G Indahouse” filmi hakkında konuşup anılarımızı tazeliyorduk.
Bilindik
üzere Türk sinemasında aşk ve dram filmleri dışında komedi ülkemizde sevilen
bir türdür ve sıkı bir komedi filmi izleyicisi bir kere de olsa Sacho Boren
Cohen’in filmlerini izlemiştir. Özellikle “Borat” ve “Ali G Indahouse”.
Senaryosunu
kendisiyle birlikte Alec Berg, David Mandel ve Jeff Schaffer yazmış. Yönetmen
koltuğunda ise ise Larry Charles var.
Cohen
başrolü Ben Kingsley ve Anna Faris ile paylaştımış. Film Wadiya isimli hayali
bir ülkeyi yöneten diktatör General Aladeen, ülkesine demokrasi gelmemesi için
vermiş olduğu savaşı komik bir dille anlatır. Sadece görünüşte ülkeyi yöneten
diktatörümüz bir bakıma ufak yaşta şımartılmış, yediği önünde yemediği arkada, ülke
sorunlarını görse de görmezden gelen kafes sisteminde yetiştirilmiş bir
adamdır. En güvendiği adamı ise sağ kolu Tamir (Ben Kingsley) onun arkasından
dolaplar çevirmektedir; amacı onun ülkesini batırmak ve yok etmektir.
Bir
gün, ülkesinde yeni yönetim sistemini kabul etmesi için Amerika’ya çağırırlar. General
Aladeen ilk başta karşı çıksa da Tamir’in zorlamalarıyla Amerika’ya yol alır. General
Aladeen diktatörlüğünden dolayı halk tarafından sevilmiyordur. Amerika’ya
geldiğinde de halk tarafındanda iyi karşılanmaz. Aladeen tüm ülke başkanlarının
olacağı mecliste konuşma yapmadan bir gün önce gece kaldığı otelden kaçırılır. Onun
yerine onun bir benzeri akli dengesi yerinde olmayan bir adamı getiriceklerdir.
Ona Wardiya’nın ülke yönetiminin artık demokrasi olması için bir toplantı ayarlarlar,
ülke başkanlarının önünde bir anlaşma imzalatıcaklardır. Bu durum diğer
ülkelerin lehine olacaktır ve Wardiya çöküşe geçicektir.
Kaçıran
kişinin elinden kurtulmayı başaran generalimiz için asıl macera şimdi başlar. Tamir
sahte generale imzayı attırmadan önce Aladeen bunu önlemeye çalışıcaktır. Tabi
tüm bunlar yaşanırken kaçıran adamdan kurtulmayı başardıktan sonra üstü başı
kirli, tanınmaz bir halde protestucuların bulunduğu yerde bulur kendini. Protestocular
da Aladeen’i protesto ediyorlardır; ama kimse çevirilen dümenin farkında
değildir. O yüzden protestocular gerçek Aladeen’in o olduğunu fark etmezler. Diktatör
protescuların arasından bir kız (Anna Faris) ile tanışır. İlk başta kızla
anlaşamasa da sonrasında dükkanında çalışmaya
başlar ve ona yardım eder. Zaman geçtikçe aralarında bir aşk yaşanır; ama diktatörümüz
asıl amacını unutmaz ve onun için de ayrı planlar yapar. Bu bakımdan filmi ele
alırsak “Zohan’a Bulaşma”yı andırmış. İkili arasında aşk büyümüştür. Sevgilerinin
en taze olduğu dönemde Aladeen Wadiya’nın gerçek diktatörü olduğunu ve amacını
söyler. Kız büyük bir hayalkırıklığına uğrasa da ona karşı olan sevgisi
tükenmez. Filmin sonlarına doğru geldiğimizde Aladeen kendisini yerine geçen
yani sahtesini imza gününde otel odasında bulur; ama ona bir şey yapmaz. Kimseye
bir şey belli etmeden kürsüye çıkar tüm devlet adamları bu anı beklemektedir;
ama kağıdı imzalamaz arkasından iş çeviren Tamir’i yakalattırır. Fakat aşık
olduğu kız onu derinden etkilemiştir ve değiştirmiştir. Bu yüzden ülkesinin
diktatörlükle değil, gerçek demokrasiyle yönetileceğini ve Wardiya’da seçimle
iktidardaki kişinin seçileceğini söyler. Burada gerçek demokrasi derken günümüz
siyasi yapısına iyi bir göndermede bulunmuş. Ülkesinde seçimler olduğu zaman
ise yine Aladeen yüksek bir oyla başa geçer, tabi adil bir demokrasiyle değil.
Film;
genel olarak ülkenin siyasi yapısına göndermede bulunmadan, daha çok bugünkü
Ortadoğu-Amerika ilişkisini absürd ve komik bir şekilde anlatmıştır. Ünlü
komedyenin can verdiği Diktatör’ü seveceksiniz.
Yazar: Murat Boncuk
0 yorum:
Yorum Gönder