İzlediğim filmler demişken, şuana kadar en keyifle izlediğim film olan "Absürdistan"a yazılmış bir kritiği sizlerle paylaşmak istedim...
Kritiği Habertürk yazarı Kerem Akça kaleme almış.
Türkiye'de "Absürdistan" var mı?
İstanbul Film Festivali’nde gösterilen ‘Absürdistan’, Asya ile Avrupa arasında olduğunu iddia ettiği ‘ütopik bir kasaba’nın eğleneceli öyküsünü masalsı bir dille sunuyor.
2008’de yarıştığı ve dünya prömiyerini yaptığı Sundance Film Festivali’yle adını duyuran “Absürdistan”, o zamandan beri Türkiye’de merak edilen bir yapıt. Zira aslında Manavgat’ın Sirt köyünde yaşanan bir olayla ilgili bir gazete haberinin yolunu izliyor. Öyle ki Alman yönetmen Veit Helmer’in itirafına göre, bir Alman gazetesinde kadınların su borularını tamir etmeyen erkeklere ‘boru yoksa seks de yok’ boykotunu uyguladığını okumuş.
Bu üçüncü sayfa haberi üzerine araştırmaya koyulmuş ve birçok köyü dolaşmış. Sonuçta Bakü yakınlarındaki Lahiç adlı köyde çekimlere başlamaya karar vermiş. Ancak filmin belli bir bölgeyle ilgili olduğuna dair bir iddiası yok. Zaten on dört haneli, kimsenin varlığından haberdar olmadığı, dünyadan soyutlaşmış bir köy sokuyor sinema külliyatına. Bu köyün adı da ‘Absürdistan’ ve adeta ütopik bir şehir. Sadece temelinde Cengiz Han’ın, Selçukluların ve Osmanlıların katkısı var. Zira onların savaşlarıyla ‘milliyet’siz hale gelmiş.
Bir Avrasya masalı...
Zaten Helmer’in amacı da masalsı bir dokuyla ütopik bir dünya yaratmak. Tabii bunun için de Balkan sinemasının absürd komedi anlayışından bolca besleniyor. Zira başroldeki kızın sesini anlatıcı olarak kullansa da, nerdeyse hiç konuşmayan karakterler, kitsch (bayağılık estetiği) ev görüntüleri ve karikatürize tiplemelerle, absürd bir dünyaya da yelken açıyor.
Kurduğu evren, erkeklerin sadece iş, kadınların ise yemek yapmasıyla öne çıkıyor. Yani tam anlamıyla Türk kültürüne uygun bir yapı var. Zaten Absürdistan da bir Türk köyünü andırıyor bolca. Sürekli kahvede oturan erkekler, evlerine gidince her gece seks isteyen bir anlayışa sahipler. Bu durumu da alaycı mizansenlerin, kitsch sanat yönetiminin ve kostümlerin katkısıyla iyi veriyor Helmer. Bunda en büyük pay da kullandığı anlatıcı sesi elbette.
Ancak elbette bu bölgenin Asya ile Avrupa arasında sıkışmış bir ütopya olduğu iddiasında. Bu sebeple de Anadolu köyünün yanı sıra western kasabasını andıran bir kültür de yerleştirmiş bu dünyanın içine. Zira su-seks kavgasında cinsler arasındaki rekabette kadınların kovboy kıyafetleri ve silahlarıyla erkeklere karşı gelmeleri, aslında bir ‘kovboy filmi’nin içinde olduğumuz izlenimini de veriyor bizlere.
‘Absürdistan’ı küçük Türkiye olarak da görebiliriz
Yani Helmer, batı ve doğu kültüründeki ‘köy’ kavramından beslenerek ‘ortaya karışık bir evren’ yaratmış. Bunun masalsı ve absürd olması da eğlenceli anları beraberinde getiriyor. Bir ‘Avrasya masalı’ diyebiliriz yapıt için. Bunun arasında iki gencin gözünden bir romantik-komedi dokuması da aklımıza “Amélie”yi getiriyor.
Elbette bazı yerleri sorunlu olsa da keyifle izlenebilir. Zaman zaman hafif, zaman zaman ise sert bir alaycılık getiriyor beraberinde... Ama elbette Türkiye’de olduğunu iddia ettiği bir kasaba, şehir ya da ülkenin politik olarak ne kadar doğru olduğu da tartışma konusu.
Zira tam da Kürdistan tartışmaları koparken Karadeniz kıyılarında gibi duran bir ütopik şehrin rahatsız edici tarafları olabilir. Filmin yola çıktığı ‘Asya-Avrupa’ arasında olmayan bir şehir iddiası da başlı başına ‘küçük Türkiye’yi getiriyor akla. Yani batılı zihinlerde Türkiye’nin Anadolu kültüründen ibaret olduğunu anlatarak, aslında tehlikeli sularda yüzdüğü de iddia edilebilir yapıtın.
0 yorum:
Yorum Gönder