27 Ocak 2008

Türk Sineması’nda 2007: Nicelikte Var, Nitelikte Yok!

2007’de farklı türlerde toplam 43 yerli film sinemalarımızda gösterime girdi. 2006’da bu rakamın 34 olduğu düşünülürse, oldukça iyi bir rakam; üstelik 1990’dan bu yana ilk defa 40 sınırının geçilmiş olması daha da iyi. Ama her şey bu kadarla sınırlı kalmadı...2006 yılında 17.8 milyon kişi yerli film tercihini kullanmışken, 2007’de bu sayı maalesef 11 milyon civarında kaldı. 6 milyon izleyici kayıp!

İzleyici kaybına rağmen başarılı bir yıl olduğunu söylemek mümkün aslında. Yurtdışından ödüllerle dönen film sayısı bakımından oldukça bereketli bir sene yaşandı. “Beş Vakit”, “Kader”, “Takva”, “İklimler”, “Küçük Kıyamet” 2006’nın ödüllü filmleri iken; “Yumurta”, “Rıza”, “Beynelmilel”, “Yaşamın Kıyısında”, “Polis”, “Adem’in Trenleri”, “Mutluluk” ve “Sis ve Gece” 2007’yi ödülle kapatan filmlerdi. 4 film 1 milyon seyirci barajını aştı. “Beyaz Melek”, “Maskeli Beşler: Irak”, “Son Osmanlı: Yandım Ali” ve “Kabadayı”. Yılın en az izlenen filmi ise sadece 384 kişinin izlediği “Fikret Bey” oldu.

Genelde dizilerle meşhur olan, seyircinin izlemeyi sevdiği isimlerle oluşturulan kadrolar tercih edildi. Korku denemeleri devam etti. Genç sinemacıların ilk filmlerinin yılıydı bir bakıma. Genele bakıldığında her türde örnekler veren 43 film yine de beklenenin altında bir geri dönüş yaşadı.

Yılın en çok izlenen filmi “Beyaz Melek”, hız kesmeden izlenen, ilk gününden yakaladığı istikrarı devamlı kılan, mesaj içerikli film olarak yılın son ayında geldi. Bir şarkıcı filmi olarak gündeme gelse de bu kimliğin dezavantajlarını çabuk attı. Bol bol ağlatan, sürekli duygu sömürüsü yapan mesaj kaygılı film adeta Türk televizyon izleyicisinin tercihlerinin bir karışımı gibiydi.

Şener Şen başta olmak üzere en iyi kadroya sahip Türk filmi olarak gündeme oturan “Kabadayı” her yaştan izleyiciye hitap eden film oldu. En azından seyircinin bazı isimlere, bazı kadrolara gözü kapalı gideceğinin sağlaması yapılmış oldu.

Yılın en basit senaryoya sahip, zeka seviyesi düşük esprileriyle “Maskeli Beşler: Irak” oldu ama ne hikmetse seyirci öyle düşünmedi. Bazen hiçbirşey düşünmeden hafif bir film izleme ihtiyaçlarının mesajı verildi yapımcılara. “Son Osmanlı:Yandım Ali” ise hem milliyetçilik hem de Osmanlı özlemine dokunuyordu. Dünyadaki onca çizgi-roman uyarlamasının ardından bizden de iyi bir çizgi roman uyarlaması çıktı sonunda.

Yılın en çok tartışılan filmi kuşkusuz “Çılgın Dersane” oldu. Kötü demenin bile az kalacağı bir film, cinsel açlığı olan herkesi doyurma vaadi ile çekti. İzleyen ne kadar tatmin oldu bilinmez ama iyi bir rakamla hem devam filminin yolunu açtı, hemde benzerlerinin. “Neşeli Gençlik” ve “18’ler Takımı” da aynı formülü denemesine rağmen başarısız oldu.

Siyasi filmlerle, özellikle 12 Eylül olaylarını anlatmaya devam etti sinemamız. Bunlardan en başarılısı kuşkusuz “Beynelmilel”di. “Zincirbozan” ve “Cumhurbaşkanı Öteki Türkiye’de” sadece iyi birer deneme olarak kalabildi. Anadolu öyküsü altında doğu-batı sentezi yapan “Mutluluk” da seyircide ve gösterildiği festivallerde iz bırakan filmlerden oldu. Sinema açısından önemli yeniliklerden biri de “Pars:Kiraz Operasyonu” ile geldi. Aksiyon sahnelerini çekebiliriz yargısını izleyenlere hissettirmekle kalmadı, devamını dizi olarak getirmeye soyundu. “Duvarı Karşı” sonrası Fatih Akın’ın “Yaşamın Kıyısında” olması aynı etkiyi yaratmadı. Kendine has sinema duygusundan çok, sinema aritmetiğine dalan Akın, heyecanını seyirciye aktaramadı.

“Musallat” ve “Gomeda” ile korku filmi denemeleri devam etti. İyi bir fragmana rağmen yanlış oyuncu seçimleri “Musallat”ın en önemli sorunu oldu. En iyi oyuncusu 10 dakika görünen çocuk olan bir filmin daha fazlasını yapmasını da beklemek zor olurdu zaten. “Gomeda” ise kısa filmleriyle beğenilen bir yönetmenin unutulması gereken filmi oldu sadece.

Senenin enteresan denemeleri de oldukça fazla idi. Tamamen Sezen Aksu şarkılarına dayanan garip video klip-film arası denemesi “O Kadın” sadece deneme olarak kalabildi.
Yıllardır beklenen, bitmeyen film “Romantik” devamlılık sorunları ile kayboldu gitti. Sinan Çetin’in filmi bekletmesinin doğru olduğu anlaşıldı. Bir diğer film “Bana Şans Dile” de Çağan Irmak etiketi ile girdi gösterime ve kayboldu gitti. Polisiye denemesi “Sis ve Gece” nedense izleyiciden aradığını bulamadı. Artık kemikleşen polisiye dizi meraklılarına rağmen 59 bin izleyiciyi çekebildi salonlara.

En özgün olmaya çalışan deneme “Polis” filmi geldi. Takeshi Kitano filmlerine meraklı ekibin tür denemesi, izlenmesi görsel olarak keyifli, mantık olarak bol soru işaretli olarak kalakaldı. Haluk Bilginer faktörü olmasa sonuç daha da kötü olabilirdi.

Seneye damgasını vuran bir diğer film ise “Barda” oldu. Şiddetli içeriği, yaşanmış olaya dayanması ile çok konuşuldu ve izlendi. Tabii bunda montaj masasından çalınan dvd’nin korsan olarak piyasaya sürülmesinin büyük payı vardı. Senenin en şanssız filmi olarak kaldı.

43 filmlik bir yılda 9 film 10 bin rakamını göremezken, birçok film de gösterimde aralara sıkışmanın sorunlarıyla boğuştu. Oyuncular açısından Kenan İmirzalıoğlu ve Özgü Namal yılıydı. Nejat İşler de yılın konuşulan isimlerinden oldu. Yönetmen olarak sivrilen isim Sırrı Süreyya Önder, “Beynelmilel” ile alkışları topladı. Son olarak pek rastlamadığımız üçleme denemesine soyunan Semih Kaplanoğlu ve Berkun Oya da tebrik edilmesi gereken isimlerdi.

Adet olduğu üzere kendi ilk üçümü vererek yazıyı bitirirken, yeni yılın geçen sene eksik olan niceliği getirmesini dileyeyim…

3. Polis
2. Barda
1. Yumurta

Serkan Murat KIRIKCI

0 yorum: