Sabah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sabah etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mart 2009

Röportaj: Charlize Theron

Oscar ödüllü seksi yıldız Charlize Theron, hayatının gizli kalmış yönlerini İngiliz basınına anlattı
2005 yılında Oscar ödülüne ulaşan Güney Afrika asıllı güzel yıldız Charlize Theron, İngiliz Daily Mail gazetesine röportaj verdi. Kötü günleri, "Modellik ve bale kariyerim bileğimdeki sakatlık yüzünden bitmişti. Sadece 120 dolarım vardı ve New York'ta kendime bir yer yaratmaya çalışıyordum" diyerek özetleyen güzel yıldız, henüz 18 yaşında karşı karşıya kaldığı bu deneyimin olgunlaşmasını sağladığını söyledi.

Theron, "Annem 15 yaşında babamı vurdu. Bir süre bu gerçeği bilinç altımın en derin noktasına ittim. Ama sonunda bununla yüzleştim. Bu beni daha güçlü kıldı. Şu an 33 yaşındayım ve sadece o olayla sınırlı değilim" dedi. Kariyerine adım attığında döküntü bir motelde kaldığını da sözlerine ekleyen güzel yıldız, şunları söyledi: "Yiyecek yemek bulamadığım için ekmek çaldığım oldu. Bir yetenek avcısı beni keşfedince şansım tersine döndü."

Sabah

14 Şubat 2009

Yeşilçam'dan Turkcell Kullanıcılarına Davetiye!


Turkcell'in ana sponsorluğunda, Beyoğlu Belediyesi ile TÜRSAK Vakfı'nın ortaklaşa düzenlendiği 'Yeşilçam Ödülleri' bu yıl bir ilke imza atıyor. Yeşilçam Ödülleri'nin özel kategorisini oluşturan 'Turkcell İlk Film Ödülü'nde, sinemaseverler favori filmlerini kısa mesaj oylarıyla destekleyerek ödül sürecine katılabilecek.


Ödüllerde 'Sonbahar', 'Devrim Arabaları', 'Gitmek', 'Bayrampaşa: Ben Fazla Kalmayacağım' ve '120' gibi filmler yarışacak. Aday filmini oylayan kullanıcılar arasından her 100'üncü kişi, 3 Mart'ta Lütfi Kırdar'da gerçekleştirilecek ödül törenine iki kişilik davetiye kazanacak. Favori filminin adını yazıp, 5201'e mesaj atan Turkcelliler oylamada sadece bir kez oy kullanabilecek.

Mustafa'ya Dokunmak...


Mustafa filmi çok eleştirildi... Hem de haddinden çok... Kimi siyasi çıkarları için kullandı, kimi Atatürk düşmanlığını manipüle etmek için... Türkiye'nin en başarılı belgesel yapımcılarından biri, Can Dündar, Atatürk'e "Mustafa samimiyetiyle" dokunmaya çalışmıştı alt tarafı... Kronolojisi, belgelerinin sahiciliği, sunuluş tarzı, sinema dili eleştirilebilirdi tabii. Ama Can Dündar, adının neredeyse "haine" çıkmasını hak edecek hiçbir şey yapmamıştı bence... Mustafa filmini yapanın, aynı zamanda "Sarı Zeybek" i de yapan adam olduğu bir anda unutuluvermişti. Mustafa filminin kitabı, NTV Yayınları'ndan çıktı. Elime aldım ve bir daha elimden düşürmedim. Sinema, ne kadar olsa "uçucu" bir mecra... Bir anlık dikkat dağınıklığı, günlerce özenilmiş bir sahnenin heba olmasına yetiyor. Ama kitap öyle mi? Dön iki sayfa evveline, baştan oku... Kitap, en az Mustafa filmi kadar sıra dışı. İçinde özel fotoğraflar, haritalar, Atatürk'ün el yazısıyla aldığı notlar, çok özel resmi belgeler var. Ve bunların hepsi matbaa işçileri tarafından tek tek elle katlanmış, zarflara yerleştirilmiş, yapıştırılmış. Tüm belgeler "dokunulacak" kadar yakın ve gerçek... İnsan, bu eşi benzeri olmayan kitabın sayfalarını çevirdikçe kendini Atatürk'ün özel kalem müdürü gibi hissediyor. Mustafa filmi daha uzun bir süre tartışılmaya devam edecektir. Ama bana göre "tartışılmaz" olan, Can Dündar'ın, belgeselin "sel"ine kapılmadan, "belge" kısmını öne çıkartarak, işinin ne denli ehli olduğunu bir kez daha göstermesidir.

Yüksel AYTUĞ
Sabah Gazetesi

11 Şubat 2009

Pul Olacaklar!


Oscar törenine sayılı günler kala Avustralya Posta İdaresi; Nicole Kidman, Russell Crowe, Geoffrey Rush ve Cate Blanchett gibi Oscarlı yıldızların posta pullarını piyasaya çıkardı.

Bu yıl 81'incisi düzenlenecek olan Oscar ödülleri 22 Şubat gecesi sahiplerine kavuşacak. Avustralya Posta İdaresi de ülkesinin Oscarlı yıldızlarını unutmadı. 1997'den beri, 'Avustralya'nın Efsanesi'ni seçen ve adına pul çıkartan posta idaresi, bu yıl Nicole Kidman, Cate Blanchett, Russell Crowe ve Geoffrey Rush gibi yıldızların pullarını piyasaya sürecek. Tanesi 55 Avustralya cent'ine satılacak olan özel pulların 24 ayar altın versiyonu da sanatçılara verilecek.

Cate Blanchett, "Milyonlarca Avustralyalı tarafından yalanacağım için çok sabırsızlanıyorum" diye konuştu. Geoffrey Rush ise, "Güvenlikle ilgili evrakların üzerinde olmak çok şık" derken, Nicole Kidman konuyla ilgili şunları söyledi: "Bir gün çocuklarım yazdıkları mektubun üzerine bir pul yapıştıracak ve bu benim annem diyecek."

1 Şubat 2009

Blog'cular Araştırıldı!


Araştırmaya göre Türkiye'deki blog yazarlarının büyük çoğunluğu 20 ile 30 yaş arasında, erkek ve bu işi para için yapmıyor. Araştırma blog'cuların önemli bir kısmının üniversite mezunu, yarıya yakının full-time iş sahibi olduklarını da ortaya çıkardı.

Oturduğu yerden ahkam kesmek diye bir deyim vardır; bu saygın mesleği gazetecilerin elinden alan blog'cular son yıllarda açtıkları sitelerde her konuda fikirlerini istedikleri gibi dile getiriyor, zaman zaman acımasız da oluyorlar! Wordpress, Blogspot gibi sitelerden yaklaşık 3 buçuk dakika harcayarak bir blog açtırmak çok kolay olduğuna göre ilkokul çocuklarından emekli hâkimlere, o kadar da umutsuz olmayan ev kadınlarından ukala doktora öğrencilerine dek blog'u olan konuşuyor bugünlerde. Peki bu blog kullanıcılarının profili? murat.blogevi.org adresine girince kendi blog'unu okuyabileceğiniz Murat K. Girgin, üşenmemiş, geçen aralık başından 15 Ocak 2009'a dek süren bir araştırma yapmış, 717 blog yazarına çeşitli soruları e-mail ile göndermiş. Ya da belki her şey blog'lar arasında halledilmiştir, bilemiyoruz.

Buradan ortaya çıkan profile göre blog'cular daha çok New York Upper East Side'da yaşayan tiplere benziyor: Boş zamanı olan, eğitimli ve varlıklılar.

50 yaşın üstünde tek bir kişinin cevap verdiği araştırmaya emekli blog yazarlarının katılmadığını, ilkokul çocuklarının da olmadığını görünce üzülsek de bu gerçekten ilginç bir araştırma olmuş.

ONLAR ERKEKMİŞ!
Blog kullanıcılarının yüzde 68'i erkek. Kadınlar ise ancak yüzde 31'lik bir varlık gösteriyorlar. Girgin anketinde blog'culara üç seçenek sunmuş: Kadın, erkek ve diğer. Çok ağır eleştiriler aldığını söylediği soruya bu seçeneği "etik ve bilimsel nedenlerle" eklediğini söylüyor.

20'Lİ YAŞLARINDA GENÇLER
20-30 yaş arasında blog'cuların oranı? Yüzde 70! 15 ve altı kullanıcılar yüzde 2, 43 yaşındaki kullanıcılar yüzde 1'lik paya sahip.
En çok 22 ve 23 yaşındakiler blog tutuyor. Eee, Goethe de Genç Werther'in Acıları'nı yazdığında aşağı yukarı o yaşlardaydı.

AKILLI VE ÜNİVERSİTELİ
Araştırmanın en sevdiğimiz detayı: Türkiye'de profesör olup blog tutan kişiler varken ilkokula veya ortaokula gidip blog tutanların sayısı çok az.
Üniversite mezunları yüzde 35, üniversite öğrencileri yüzde 33, yüksek lisans öğrencileri ise yüzde 7 oranında varlık gösteriyor. Peki 'liselim' blog'cular? Yüzde 11.

HENÜZ GELENEK OLMAMIŞ
Blog'cu arkadaşlar henüz 'yıllardır bu işi yapıyorum' noktasına gelmemişler: Yüzde 34'lük kesim bir yıl veya daha az süredir blog tutuyor. İki yıldır tutanlar yüzde 27, üç yıldır tutanlar ise yüzde 19'u oluşturuyor. Altı yıl ve üzeri seçeneğini ise yüzde 4'lük bir kesim işaretlemiş.

PARANIZA MUHTAÇ DEĞİLİZ
Âlemin kralı web sitesinin Wordpress olduğunu da ortaya çıkaran araştırmaya göre yüzde 52'lik kesim "İstersem blog'umdan kazanç elde edebilirim, ama önemsemiyorum" diyor. Zenginiz galiba.
Yüzde 26'lık bir grup ise "Kazanç elde ediyorum ama çok az" diyor.
Duyduğumuza göre yılda 10-15 dolar para kazanılıyor bu işten... Ama zaten katılanların yüzde 41'i tam zamanlı bir işte çalıştıklarını söylemişler. Muhtemelen blog'dan gelecek paraya muhtaç değiller.
İşsizler yüzde 11, öğrenciler yüzde 31, ev hanımları yüzde 4'lük kesimi oluşturuyor.

BLOG'SUZ YAŞAYAMAYANLAR
Blog'cuların en meraklıları, yani akıllı telefonlarıyla bile blog gezenleri yüzde 19'luk bir azınlık oluşturuyor.
Daha da ufak, yüzde 12'lik bir kesim ise akıllı telefonlarıyla blog'larına entry giriyor. Peki blog'ları güvenilir buluyorlar mı? Yüzde 45'lik kesim, 70-80 arası puan vererek evet diyor. 50'den aşağı puan vererek blog'lara güvenilirlik açısından kırık not verenlerin oranı yüzde 15.
En çok hakkında yazılan konulara gelince: 'Kişisel' mevzular yüzde 70, internet yüzde 52, teknoloji yüzde 41, kültür sanat yüzde 31...
Siyaset yazanlar yüzde 15, sinema yazanlar yüzde 30, yemek yazanlar ise yüzde 13'lük bir grup oluşturuyor.

MEDYAYA GÜVENMİYORLAR
Çoğunluk (yüzde 36) başkalarının blog'larına günde yarım saatten biraz fazla zaman ayırıyor. Yüzde 71'lik kesim günde bir veya haftada bir iki yazı ekleyerek blog'larını idare ediyor.
Yüzde 37'si günde 1 saatten az televizyon izleyen blog'culara sorulan sorular arasında özellikle merakımızı uyandıran ise şuydu: "Klasik medyanın tarafsızlığına kaç puan verirsiniz?" Yalnızca yüzde 37'lik bir kesim 50 ve üzeri puan vermiş. Demek ki blog'cularda medyaya güvenmeme oranı tavan yapmış.

KAYA GENÇ


Sabah

Vizyona Girmek İçin Salon Bulamadı!


Başrollerini İsmail Hacıoğlu, Bülent İnal, Eyşan Özhim, Mehmet Ali Nuroğlu ve Özge Özder'in paylaştığı 'Başka Semtin Çocukları' filminin vizyon tarihi salon bulamadığı için iptal edildi. Daha önce 27 Şubat'ta vizyona gireceği açıklanan film, 'Recep İvedik 2' ile 'Güneşi Gördüm' ve Oscar ödüllü filmlerinin vizyona girecek olması nedeniyle elindeki salonları da kaybetti.

Sevgilisi Aydın Bulut'un yönettiği ödüllü filmde ana karakterlerden birini canlandıran, aynı zamanda filmin genel koordinatörlüğü görevini üstlenen Eyşan Özhim, "Yılın en iddialı polisiye filmini çektik. Muhteşem bir oyuncu kadromuz var. Ancak Türkiye'deki sistemsizlik, bazı yapımcı ve dağıtım firmalarının bencillikleri nedeniyle vizyon tarihimiz iptal edildi" diye konuştu. Özhim filmin bir gün mutlaka izleyicisiyle buluşacağını ve yüksek gişe yapacağına inandığının altını çizdi. Gazi Mahallesi'nde işlenmiş bir cinayetle başlayan film, askerden dönüp kardeşinin katilini aramaya başlayan bir adamın iz sürerken kendisini karmaşık işler içinde bulması üzerinde gelişiyor.

Özlem ESMERGÜL
Sabah

28 Ocak 2009

Sinema Oyuncuları Derneği Ödülleri

Amerika'da, televizyon ve sinemada yılın en başarılı isimlerinin ödüllendirildiği Sinema Oyuncuları Derneği Ödülleri (SAG Awards) önceki akşam Los Angeles'ta düzenlenen görkemli bir törenle sahiplerine dağıtıldı. 1995 yılından beri düzenlenen törene, bu yıl Oscar'a da aday olan 'Slumdog Millionare' filmi damgasını vurdu ve sinemada 'En İyi Oyuncu Kadrosu' ödülünü aldı.


Sean Penn, 'Milk' filmiyle 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülünü aldı. Penn, teşekkür konuşmasında, "Biz aktörler olarak heteroseksüel ya da homoseksüelleri oynamayız. Biz insanı oynarız, önemli olan budur" dedi. 'Doubt' ile 'En İyi Kadın Oyuncu' ödülünü alan Meryl Streep ise ödül alacağına hiç ihtimal vermediğini belirterek şöyle konuştu: "Bu tören için bir elbise bile almamıştım, gerçekten şoktayım. Ödülü aldığım için çok mutluyum Adayların hepsi çok başarılılardı." Bu yıl Altın Küre'ye damgasını vuran Kate Winslet, geceden eli boş dönmedi. Güzel yıldız, 'The Reader' filmiyle 'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu' seçildi. Winslet, "Bu yıl benim için sinemada olağanüstü bir yıl olarak geçiyor" dedi.


Fim Ödülleri

* En İyi Erkek Oyuncu Sean Penn 'Milk'
* En İyi Kadın Oyuncu Meryl Streep 'Doubt'
* En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Heath Ledger 'The Dark Knight'
* En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Kate Winslet 'The Reader'
* En İyi Oyuncu Kadrosu 'Slumdog Millionaire'

TV Ödülleri

* En İyi Erkek Oyuncu- Minidizi TV filmi Paul Giamatti 'John Adams'
* En İyi Kadın Oyuncu - Minidizi TV filmi Laura Linney 'John Adams'
* En İyi Erkek Oyuncu - Drama (TV) Hugh Laurie 'House'
* En İyi Kadın Oyuncu - Drama (TV) Sally Field 'Brothers& Sisters'
* En İyi Erkek Oyuncu - Komedi (TV) Alec Baldwin '30 Rock'
* En İyi Kadın Oyuncu - Komedi (TV) Tina Fey '30 Rock'
* En İyi Oyuncu Kadrosu- Drama (TV) 'Mad Men'
* En İyi Oyuncu Kadrosu- Komedi (TV) '30 Rock'
* En İyi Oyuncu Kadrosu- Minidizi/ TV filmi 'Heroes'
* Hayat Boyu Başarı Ödülü James Earl Jones. Sally Field

25 Ocak 2009

Sabah Gazetesi Oscar'ın Formülünü Çıkardı

"Pazar Sabah" yazarı Kaya Genç Oscar'a aday filmleri; 'ihtişam', 'popülerlik', 'ciddiyet' ve 'siyaset' katagorilerinde değerlendirerek her biri için bir 'sonuç' çıkardı. Oscar'a en yakın isim olarak "Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi"ni gören yazar, akademinin sinemaseverleri yanıltabileceği görüşüne de saygı duyuyor. İşte Oscar'ın formülü:

The Curious Case Of Benjamin Button



İhtişam
The English Patient
, Titanic, Shakespeare in Love, Gladiator, Chicago, The Lord of the Rings... Her biri yüz milyonlarca dolar harcanarak hazırlanan ve Akademi'nin çok sevip en iyi film sectiği bu büyük prodüksiyonların yanında 150 milyon dolarlık bütçesiyle mütevazi kalıyor gerçi ama The Curious Case of Benjamin Button 'epik' bir film. Bir hayatı bütünüyle anlatıyor, üstelik de yaşlı doğup gençleşen bir adamın öyküsünü.

Popülerlik
Brad Pitt'in her yaptığını merakla takip eden magazin basını elbette onun 'yaşlı bebek' fotoğraşarının üzerine atladı. Film dünya çapında 100 milyon dolar hasılat yaptı, New York Times'a göre hikâyenin uyarlandığı Scott Fitzgerald'dan çok Arjantinli felsefi hikâyeler yazarı Jorge Luis Borges'e borçluydu film.


Ciddiyet
1918'de, Birinci Dünya Savaşı'nın son gününde başlayan film 2005 yılına dek süren bir zamanı kapsıyor; her dönem büyük bir ciddiyetle anlatılmış. Zaten son filmi Zodiac'ta yö
netmen David Fincher 'dönem ruhu' yakalamakta Hollywood'un en yetenekli isimlerinden olduğunu kanıtlamıştı. Karşımızda ağırbaşlı ve Oscar'a yakışan bir film var kısaca.

Siyaset
Amerikan rüyasını heyecan verici bir ideal olmaktan çok peşinden koşanların hayatını kaydıran bir lanet olarak gören, Muhteşem Gatsby'nin yazarı olarak da hatırlayacağınız
Scott Fitzgerald, ABD'nin karanlık ruhu, yaralı vicdanı olarak optimist bir gelecek önermiyor doğrusu.

Sonuç
Oldukça yüksek. Yaşlandıkça gençle?en karakteri bir anlamda ABD demokrasisinin ihtiyacı olan metaforu sağlıyor. Filmin olağanüstü bir sinematografisi var ve David Finch
er'ın yaptığı bir filmin Oscar almasının zamanı geldi de geçiyor bile.

Frost/Nixon



İhtişam
Başkan Richard Nixon'ın en önemli özelliği renkli kişiliği değildi. Huzursuz, pasif agresif, karanlık bir karakterdi. Frost/Nixon ünlü televizyoncu David Frost'un Nixon'la 1977 yılında yaptığı söyleşileri anlatıyor. Bir nevi Uğur Dündar- Melih Gökçek durumu yaratan çekimler, bize siyaset ve medyanın girift ilişkilerini gösteriyor. 25 milyon dolarlık bütçesiyle bu 'siyasi dram' filmi epik boyutlarda bir hikâye anlatmasa da dönemin ruhunu iyi yansıtıyor.

Popülerlik
Henüz pek çok ülkede gösterilmedi, ABD'de de müthiş bir gişe yaptığını söylersek başımız ağrır. Daha gişede 10 milyon dolar sınırını aşamadı ama zaten yeni bir Lord of the Rings
vakası değil karşımızdaki. Eleştirmenler ise Frost/Nixon'ı çok övdü.

Ciddiyet
Hiç kuşkusuz yılın en ciddi filmi. Asık suratlılık seviyesinde bir ciddiyete sahip. Lakin bu aşırı ciddiyet ve fazla ABD iç siyasetini ilgilendiren konusu Oscar şansını azaltıyor. Kostümlerde, kullanılan eşyalarda, kameralarda ve televizyon görüntülerindeki gerçekçil
ik çok ciddiye alınmış, hoşumuza gitti.

Siyaset

Nixon bir sahnede "Amerikan başkanının yaptığı bir şey yasa dışı olamaz" diyerek
krallara has bir iktidara sahip olduğunu açık açık söylüyor. Oysa Obama'nın siyasette kurallara ve uluslararası anlaşmalara saygı dönemini yeniden başlatması bekleniyor ve şimdi Nixon gibi figürlere geçirme zamanı. Bu kategoriden artı puan alıyor yani.

Sonuç

Büyük bir sürpriz olmazsa zaten 2001'de A Beautiful Mind'la Oscar'ı alan Ron Howard'ın filmi aday gösterilmenin onuruyla yetinecek. Yine de belli olmaz: Amerikalılar aynı başkanı iki defa seçiyorsa Akademi de aynı yönetmene iki defa Oscar zevki yaşatabilir.


Milk



İhtişam
15 milyon dolar bütçeli Milk, Frost/Nixon'a oranla çok daha iyi gişe yaptı. Ne de olsa Gus Van Sant'in yeni filmi, ABD tarihinde gey olduğunu gizlemeden siyaset yapan
ve önemli bir konuma gelen ilk siyasetçinin, Harvey Milk'in öyküsünü anlatıyor ve ABD'deki gey komünite bu filmi heyecanla bekliyordu. Yalnızca onlar mı? ABD'nin çeşitliliğinin ve faşizminin çatıştığı müthiş bir öykü anlatan Milk, ülkenin sivil haklar tarihinin önemli bir sayfasını epik boyutlarda anlatıyor.

Popülerlik
Gus Van Sant'ın bugüne kadarki en popüler filmi Good Will Hunting, Oscar'la
ra en iyi film dalında aday olmuş ve 250 milyon dolar gişe yapmıştı. Milk ise şimdilik o kadar para getirecek gibi görünmüyor ama belli olmaz: Sean Penn, Josh Brolin gibi faktörleri hesaba katın. Zaten Obama da 70 milyon oy aldı.

Ciddiyet
20. yüzyılın en korkunç cinayetlerinden birine kurban giden Harvey Milk'i katleden Dan White idamla yargılandığı davada ömür boyu hapis almayı başarmış ve bir afla serbest kaldıktan iki hafta sonra da intihar etmişti. Filme göre White da gizli bir eşcinseldi; bu tema
yı işlerken Milk pek çok Gus Van Sant filminde olduğu gibi felsefi boyutlara ulaşıyor. Ama Oscar'lık bir film için yine de fazla ağır kaçabilir.

Siyaset
Siyaseten bundan doğru bir seçim olamaz. Sivil haklar çağında ihtiyacımız olan film, gerekli bütün bileşenlere sahip. Ancak biraz fazla marjinal bulunup Oscar'ı hak etmediğine karar da verebilirler. ABD demokrasisi bu, belli mi olur.


Sonuç

Babası Kenya'dan gelen bir siyahi başkan olabiliyorsa 'Derin Amerika'yı karşısına alan bir figürün hikâyesi de Oscar alabilir. Yine de iyimserliği ve 'wishful thinking'i bir kenara bırakırsak Benjamin Button kadar şanslı olmadığı ortada.


The Reader



İhtişam
İşte tarih, işte trajedi, işte epik, işte aşk, işte çelişki... İşte Oscar'lı film kuma
şından bir film; üstelik pek çok sürprizli ve ilginç yanı da var, ağırkanlı bir Hollywood prodüksiyonundan çok uzakta. Bernhard Schlink'in romanından uyarlanan The Reader 32 milyon dolara mal oldu. 1950'lerde başlayan hikâyemiz Soykırım, İmkansız Aşk, Hukuk gibi büyük temalar üzerine. Yönetmen de Billy Elliot ile 'popüler sanat filmi'nin formülünü yazan Stephen Daldry.

Popülerlik
Roger Ebert'a göre yılın en iyi filmlerinden biri; dünyanın dört bir yanında entelektüel sinema dergilerinin de bu film karşısında 'dibi düşmüş' durumda. Gişe hasılatı? 9 Ocak'ta ABD'de gösterime girdiği için henüz çok iyi değil ama bu Oscar ödülüyle değişebilir.


Ciddiyet

Türkiye'de de sevilen Okuyucu kitabının işlediği ağır temaları film başarıyla veriyor. Film Soykırım'la değil, 'Soykırım'ın gölgesinde yetişen kuşak'la ilgili. Üstelik kimlerin işbirlikçi kimlerin kahraman olduğu konusunda rahatsız edici sorular da içeriyor. Muhtemelen Akademi için fazla paradoksal, fazla entelektüel...

Siyaset

"Musevi soykırımı olmamıştır" diyen İran'ı ilk konuşmasında üstü kapalı biçimde uyaran Obama'nın da başkanlığı sırasında bolca işleyeceği temalar var filmde. Üstelik Musevi soykırımından bahsetmek büyük bir siyasi cesaret de gerektirmiyor.

Sonuç
Tarihi filmleri Akademi çok sever. Ama tarihselliği 'okumak, okumamak' gibi
entelektüel temalar üzerinden 'okuyan' bir film Akademi üyelerini ne kadar ilgilendirir bilemiyoruz. Ama tüm bu entelektüel görüntüsünün arkasında film tarihsel bir epiğin ihtişamına sahip ve Oscar yarışında sürpriz yapabilir.

Slumdog Millionaire



İhtişam
Trainspotting'in yönetmeni Danny Boyle'ın yeni filmi Slumdog Milloinaire 15 milyon dolara mal oldu. Şimdiden 50 milyon dolar hasılata yaklaşan yapım bütünüyle Hindistan'da geçiyor. Peki bu bir Arabistanlı Lawrence hikâyesi mi? Hayır, kahramanlar İngiliz de değil, Amerikalı da! Hindistanlı bir baş karakterin öyküsünü anlatan filmde Hollywood'un seveceği 'insan öğesi', 'epik hikâye' ve 'bilmediğimiz hayatın gerçekçi anlatımı' gibi özellikler var. Ama Akademi için fazla marjinal de kaçabilir.

Popülerlik
Gişesi iyi, eleştirmenler de Danny Boyle'un dönüş filmini sevdi. Kim 500 Milyar İster'in Hint versiyonunda en büyük ödül için yarışan karakterin öyküsü duyan herkeste (yarışmanın popülerliği yüzünden de biraz) izleme isteği uyandırıyor.

Ciddiyet
Trajik boyutları olan, Mumbai şehrinde, büyük bir fakirliğin hüküm sürdüğü mahallelerde geçen film Emile Zola'nın sosyal gerçekçi hikâyelerini akla getiriyor. Ama işin içinde ne Amerikan İç Savaşı ne de George Washington var. Akademi anlamakta zorlanabilir.

Siyaset
Neo-liberal dünyada mutlu olmaya çalışan fakir bir ülkenin yurttaşları... Boyle bize bu dünyanın gerçekçi bir portresini sunuyor. Yine de genel yapısı ve finaliyle hiç de 'rahatsız edici' olmayan bir film bu.

Sonuç
Pek çok kişi için 2009'un 'keşke o alsa ama alamaz ki!' filmi olacak. Trainspotting'den beri yeni bir başyapıt çekmesini bekleyen Boyle hayranları çok mutlu, anlıyoruz. Fakat bu Akademi'yi ne kadar ilgilendirir? Peki biz ne mi düşünüyoruz? Keşke Oscar'ı o alsa. Ama alamaz ki.


Kaya GENÇ

SABAH Gazetesi

20 Ocak 2009

İnsana Kendini İyi Hissettiren 20 Film

İngiltere'nin saygın gazetelerinden Independent, küresel mali kriz nedeniyle karamsarlığa düşen okuyucularına kendilerini iyi hissetmelerine vesile olacak 20 film önerdi. 1946 yapımı Frank Capra'nın yönettiği Şahane Hayat filminin birinci olduğu listede, zaman içerisinde klasikleşmiş ve hemen hemen her kuşağa keyif veren filmler olduğu gibi, Küçük Gün Işığım gibi yeni filmler de bulunuyor. Liste şöyle:

1) Şahane Hayat (It's A Wonderful life, 1946)

2) Bugün Aslında Dündü (Groundhog Day, 1993)

3) Kazablanka (Casablanca, 1942)

4) Anadan Doğma (The Full Monty, 1997)

5) Ateş Arabaları (Chariots of Fire, 1981)

6) Sing As We Go (1934)

7) Ucuz Roman (Pulp Fiction, 1994)

8) Cumartesi Gecesi Ateşi (Saturday Night Fever, 1977)

9) I Know Where I'm Going! (1945)

10) Yağmur Altında (Singin' In The Rain, 1952)

11) Sürüklenen Bulutlar (Drifting Clouds, 1996)

12) The Straight Story (1999)

13) Ed Wood (1994)

14) Benim Küçük Gün Işığım (Little Miss Sunshine, 2006)

15) The Sin of Harold Diddlebock (1947)

16) Desperately Seeking Susan (1985)

17) Dört Nikah Bir Cenaze (Four Weddings and a Funeral, 1994)

18) Son Ayrıntı (The Last Detail, 1973)

19) 42. Cadde (1933)

20) A Hard Day's Night (1964)

Sabah