27 Haziran 2010

Alacakaranlık: Yeter!

Evet sevgili okuyucu bu yazıyı özellikle 15 yaş ve altı gençler tarafından taşlanma riskini göze alarak yazıyorum. Alacakaranlık serisinin bütün kitaplarını pek çok yurdum genci gibi bende okudum. Aslında azmime yenildim diyebilirim çünkü kendi açımdan 3. kitaptan sonra seriyi fırlatıp atmam gerekirken yarıda bırakmak istemeyerek sonuna kadar azimle gittim. Ancak ne yalan söyleyeyim son kitabın izi hala duvarımda duruyor… Efendim, vampir serilerinin büyük hayranı ve takipçisi olarak şunu söyleyebilirim ki, bu seri tam bir felaket hem kurgu açısından hem de akıcılık açısından… (Bu konuda söyleyecek çok şeyim olduğu için frene basıp burada duruyorum). Peki gelelim filme. Bu kadar çok satan bir kitabın filmini yapmasalar eminim bir tarafları eksik kalırdı. Tabi ki bu da piyasayla ilgili bir durum… Kötü olan kitabın senaryosunu alıp daha da kötüleştirmeyi başarmak kolay değil bu açıdan kutluyorum. Zaten karşılarında koşulsuz şartsız sorgulamadan sadece Bella ve Edward’a kilitlenmiş bir seyirci kitlesi var, işleri kolay. 

Şimdi neden durup dururken bu kadar kabardım söyleyeyim. Kitabın yada filmin tam bir fiyasko olmasından değil, bu kadar kötü bir yapımın bu kadar gişe yapmasından da değil. Sadece Okuduğum bir haberden dolayı. Haber şu: 30 Haziranda vizyona girecek olan “Tutulma” öncesinde, 25 Haziranda serinin bir önceki filmi “Yeni Ay” yeniden sinemalarda oynatılmaya başlayacakmış… Efendim kendi emeğimizle yaptığımız güzelim filmlerimiz bu ülkede kendilerine perde bulmakta zorlanırken bu olayı ben hazmedemiyorum. ”Başka Dilde Aşk” filmini bilenleriniz vardır. Konuşma engelli bir oğlanla bir kızın aşkını anlatan bu hoş ve başarılı çalışma kendine yer bulabilmek adına tam iki kere Okan Bayülgen’in programına çıkıp tanıtım yapmıştır ancak nafile… Gerçekten yazık… Filmlerimiz kendilerine sıkışa sıkışa yer açmaya, var olmaya çalışırken, haydi millet 25 Haziranda “Yeni Ay”a ardından da “Tutulma”ya…     

0 yorum: