Cem Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cem Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Nisan 2012

Şahane Misafir: Hayal ile Gerçeğin Buluşması

Ünlü bir aktör olmak isteyen Sicilyalı Pietro (Elio Germano), hayalindeki meslek için her türlü yolu denemeye hazırdır. Öncelikle Roma’ya yerleşir. Orada bir pastanede çalışmaya başlar ve o sırada oyuncu olmaya giden yolları aşmaya çalışır. İlk başta kuzeni Maria (Gea Martıre)’nın evinde kalan Pietro kendi evine yerleşir; ama evde bir gariplik sezer. Daha sonra evini onunla birlikte paylaşan yedi buçuk hayali misafiri fark edecektir.

Bu hayali misafirler  II. Dünya Savaşı esnasında yaşamış bir topluluktur ve bir baskın sırasında hayatlarını kaybetmişlerdir. Pietro bu hayali misafirlerin problerine çözüm bulmaya çalışır.

Film diğer Ferzan Özpetek filmlerinde olduğu gibi çok güzel bir açılış yapıyor. Film sanat ve sinema tekniği açısından gerçekten çok iyi. Oyunculuklar gerçekten çok güzel, hepsi birbirinden iyi oynamış.

Ferzan Özpetek sinema tekniğini çok iyi kullanmış. Yine geçmiş ve gelecekten faydalanarak parçaları birleştirmiş. II. Dünya Savaşı olgusunu hayal ve gerçek ile birleştirip gerçekten güzel ele almış. Bu açıdan farklı bir tema var filmde.

Filmin sonlarına geldikçe parçalar birleşiyor. Ancak, Pietro’nun dışarıda tanıştığı ve tramvayda bayıldığında ona yardım eden genç bir çocukla olan ilişkisi bir noktaya varmıyor, aralarında hiçbirşey olmuyor. Ferzan Özpetek sinemasını bildiğimden daha farklı beklerdim.

Cem Yılmaz’ın oyunculuk performansına gelicek olursak, elinden geleni yapmaya çalışmış Yusuf Antep karakteri ile hem güldüren hem hüzünlendiren bir rol sergilemiş.

En önemlisi ise filmin müzikleri İtalyan sokaklarında Sezen Aksu dinlemek gerçekten harika. Filmin güzel olmasında müziklerinin katkısı çok büyük. Ne zaman Sezen Aksu’nun şarkısı çalsa bir sahnede, insanın içi bir değişik oluyor, çok farklı ve güzel bir duyguya kapılıyorsunuz.

Filmin sonunda hiç beklenmedik bir anda final yapılıyor; ama beni bundan bir önceki filmi  “Mine Vaganti (Serseri Mayınlar)” filminin bitiş sahnesi daha çok etkilemişti. Bu filmde bir önceki filminden daha etkileyici bir bitiş beklerdim fakat; yine kendi diliyle gayet güzel bir şekilde noktayı koyuyor.

Bu sıcak içinize işleyen komik, hüzünlü ve II. Dünya Savaşı’na ufak göndermelerde bulunan, hayal ile gerçeğin estetikle buluştuğu bu filmi halkımızın keyifle izleyeceğini ve beğenileceğini düşünüyorum.

5 Nisan 2012

Şahane Misafir'in Galası Yapıldı

Ferzan Özpetek’in yönetmen koltuğuna oturduğu ve Cem Yılmaz’ın bir hayaleti canlandırdığı Şahane Misafir (Magnifica Presenza) filminin galası Maçka G-Mall sinemalarında yapıldı. Sinemayadair.com yazarı olarak ben de gala gösterimine katılanlar arasındaydım. Herkes merakla filmin başlamasını beklerken Ötekisinema.com’dan Murat Tolga Şen ile ayak üstü  sohbet etme fırsatı buldum.

Film gösteriminin ardından basın toplantısına geçildi. Toplantıdan önce  Cem Yılmaz’a ve Ferzan Özpetek’e soru sorma fırsatı buldum. Cem Yılmaz’a rol ile ilgili düşüncelerini sordum. Cem Bey de bana “Bu rolde oynamanın gurur verici olduğunu ve çok keyif aldığını” söyledi. Ardından Ferzan Bey’e “İyi bir sinemacı olmak ve  böyle iyi filmler çekmek için neler yapılmalı?” diye sordum, o da bana “tutkulu olmak” diye cevap verdi. Yani kısa bir biçimde, Ferzan Bey’in sinemaya ne kadar tutkuyla bağlandığını anlayabiliyoruz. Zaten sinemaya olan tutkusunu yaptığı filmlerde görmüş bulunmaktayız.

Film gösterimine katılan duayen sinema yazarı Atilla Dorsay ile de kısa bir sohbet ettik;

Merhaba Atilla Bey ben Sinemayadair.com’dan Murat Boncuk. Film hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyim?

A.D: Ben filmi çok beğendim. İçerdiği fantastik öğeler ve Fellını filmi havası taşıyor. Bu açıdan Özpetek’in hayranı olduğu yani çok yapılaştığı film. İtalyanların sevmesi bence bu yüzden olabilir. Ayrıca, bize yeniden moda olan İkinci Dünya savaşının acılarını anlatıyor. Bu seneki festivalde gördüğümüz üzere bu tema çok belirgin, demek ki neredeyse yetmiş yıl sonra bile savaş bütün acılarıyla anımsanıyor. Bu da iyi bir şey tabi, oyuncularını çok beğendim. Cem Yılmaz İtalyanca bilmediği halde ezberleyerek rolünü oynadı, şaşırtıcı biçimde başarılı tabi. O mimik yeteneğinden güç almış ve bundan sonra Ferzan’ın filmlerinde daha sık görebiliriz onu; ama ciddi bir İtalyanca kursuna gidip İtalyanca öğrenmesi gerekebilir.

Peki diğer filmlerine nazaran karşılaştırma yaparsak, sinema anlatımı daha mı farklıydı yoksa kendini daha da aşmış bir film mi vardı?

A.D: Diğer filmlerine kıyasla sinema anlatımında çok büyük bir değişiklik yok; fakat içerdiği fantastik öğelerle ve fantezi unsurlarıyla daha kaygan ve akışkan bir dil elde etmiş. Kamera hareketleri, görüntüler anlatımı çok başarılı buldum. Ferzan Özpetek sinemasında ciddi bir adım bu.

Sorularıma vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.

Basın toplantısında Cem Yılmaz ve Ferzan Özpetek gazetecilerin sorularını yanıtladılar. Ferzan Özpetek: ”Cem Yılmaz ilk başta misafir oyuncu  olarak geldi ama daha sonra rolü arttı. Son sahnelere doğru  rolü daha da fazlaydı.” dedi. Ardından misafirlerden biri Ferzan Özpetek’e: “Oyuncu olsaydınız kendinizi nasıl değerlendirirdiniz?” diye sordu. Ferzan Özpetek ise oyunculuğun dünyanın en zor mesleklerinden biri olduğunu ve kendini oyuncu olarak hiç değerlendirmediğini ifade etti.

Cem Yılmaz filmde bulunan yemeklerin sadece dekor olduğunu belirterek, “O yemeklere dokunamamak bizim için büyük bir işkenceydi” dedi.

Keyifli bir film galasıydı, filme girmeden önce davetlilere film ile ilgili broşür ve CD dağıttılar. İçinde filmin kamera arkası görsellerine ve Sezen Aksu müziği eşliğinde fragmanına yer verilmiş.

Hazırlayan: Murat Boncuk

31 Mayıs 2010

Yavuz Turgul’un Av Mevsimi


Yılın adından çokça söz ettirecek filmi olarak nitelendirilen başrollerinde Şener Şen, Cem Yılmaz, Çetin Tekindor, Melisa Sözen ve Okan Yalabık gibi isimlerin bulunduğu usta yönetmen Yavuz Turgul'un yeni filmi Av Mevsimi'nin tanıtım görüntüleri yayınlandı. 


11 Aralık 2010’da vizyona girecek olan Cem Yılmaz ve Şener Şen'in bir cinayeti aydınlatmaya çalışan iki polisi canlandırdığı ‘Av Mevsimi’ filminin tanıtım videosunu izleyin:

5 Temmuz 2009

Cem Yılmaz ‘Yahşi Batı’ ile Güldürecek

Ünlü komedyen Cem Yılmaz son filmi “A.R.O.G”dan sonra bu kez yeni projesi “Yahşi Batı” ile sinemaseverleri güldürmeye hazırlanıyor. “Hokkabaz” ve “A.R.O.G” filmlerinde yönetmen koltuğunu Ali Taner Baltacı ile paylaşan usta komedyen, “Yahşi Batı”yı da Baltacı ile birlikte çekecek.

Baltacı, komedi-western tarzındaki filmde western klişelerini ti'ye alacaklarını söyledi. Filmin senaryosunu yazan Cem Yılmaz ise bu kez 'Arif' karakterinden tamamen kurtularak, bambaşka bir tipleme çizecek.

Yılmaz, temmuz ayında çekimlerine başlayacağı ve bir komedi western projesi olarak tanımladığı “Yahşi Batı” filminde ‘Asi’ dizisinde Defne’yi canlandıran Selma Ergeç ile çalışacağını açıkladı.

Cem Yılmaz ‘Hayatın İçinden’ programında konuğu olduğu Ayşe Özgün’e, bazı yabancıların halen “Sizin memlekette deve var mı?” diyerek Doğu ile alay ettiklerini hatırlatan Yılmaz, “Bu yeni çekeceğim Yahşi Batı bunlara cevap verecek” dedi.

Can Dündar'ın ‘Neden’ programına konuk olan Cem Yılmaz, filmin 2010 Ocak ayında vizyona girmesini planladıklarını belirtti.

29 Ocak 2009

A.R.O.G’dan Gişe Hasılatı Rekoru!


Cem Yılmaz’ın 9,5 milyon dolar ile Türk sinema sektörünün rekor bütçeli filmi ‘A.R.O.G’, Recep İvedik’in gişe hasılatını geçerek 1. sıraya yerleşti.

A.R.O.G, 3.697.746 izleyici ile 30.377.332 TL gişe hasılatına ulaşarak tüm zamanların en fazla gişe hasılatı rekorunu elde etmiş oldu.

Film Toplam izleyici Toplam hasılat
A.R.O.G 3.697.746 kişi 30.377.332 TL
Recep İvedik 4.301.641 kişi 30.172.270 TL
Kurtlar Vadisi 4.256.567 kişi 27.434.893 TL

10 Aralık 2008

A.R.O.G: Taş Gibi Sımsıkı Bir Film

Öncelikle Türk seyircisinin sinemaya olan yaklaşımını ele almak istiyorum. Türkiye’de gişe ve hasılat rekorlarına baktığımızda(istisnalar hariç) ilk sıralarda salt komedi işlenmiş ya da silahlı, dövüşlü, cinayetli aksiyon ve mafya filmlerinin olduğunu görüyoruz. Bu veriler Türk izleyici kitlesinin özelliğini ve türlere eğilim potansiyelini ortaya koyuyor. İzleyicilerimizi yabancı izleyici kitlesiyle karşılaştırmak ne kadar doğru olur bilmiyorum ama fark ortada. Yapımcıların arz-talep dengesini bozmayacak şekilde hareket edeceğini ele alırsak, bir toplumun isteğine göre o türdeki kaliteli ve pahalı filmlerin her geçen sene artacağı kanısına varabiliriz. Türkiye’nin en iyi güldürü ustalarından Cem Yılmaz bunun farkında ve Türkiye’nin geçmiş yıllardaki sinema sektörü verilerini iyi analiz etmiş görünüyor. Ve sonuç ortada, Türkiye’deki ‘ben komedi yaparım’ imajına ve bu verilere güvenerek Türkiye’nin en pahalı bütçeli(8,5 milyon dolar) filmini çekme cesaretini buluyor.

8,5 milyon dolarlık bütçesiyle bugüne kadar Türkiye’de çekilen en pahalı prodüksiyonun neden bir komedi filmi olduğunu kanıtladıktan sonra Cem Yılmaz’ın başarısına gelelim. Yurtiçi ve yurtdışındaki binin üzerindeki stand up gösterileri ile kendini kanıtlamış bir komedi ustası, arkasına aldığı sponsor markalarla artık sinema sektörüne de yelken açmış ‘Herşey Çok Güzel Olacak’ filminden ziyade kendini ‘G.O.R.A’ ile sinema sektörüne kanıtlamış bir isim oluyordu. ‘Organize İşler’den sonra senarist ve yönetmeni olduğu ‘Hokkabaz’ filmiyle; sadece komediyle uğraşmadığını, gerektiğinde dramatik bir senaryo yazabileceğini ve hatta o senaryoda rol alabileceğini de bizlere göstermişti.

Cem Yılmaz’ı Türkiye’ye yenilikçi bir komedi anlayışı getirmesi yönüyle de takdir ederim. Bir zamana kadar tiyatrodaki komedi öğeleri ile yetinen Türk halkı, Cem Yılmaz’ın tek kişilik gösterileri ile espirinin doğru ellerde ne kadar önemli ve işlevsel bir araç olduğunu gördü. Espiri yazılmaz, yapılır tabularını da kırıp geçen Cem Yılmaz adeta espirinin kitabını yazmış vaziyette...

A.R.O.G gösterime girmeden önce reklam ve pazarlamalar açısından da büyük bir başarı elde etti. Herkes 5 Aralık tarihini bekler olmuştu... Ve nihayet Türkiye için 403 kopya basılan Arog, 285 sinemanın 600’e yakın salonunda gösterime girdi. Ayrıca, Arog Almanca ve İngilizce dublajlı olarak 150 kopyayla Avrupa genelinde de gösterime girdi.

G.O.R.A filminde ‘Uzay’a giden, Recep İvedik tiplemesinden sonra Türk erkek imajını sonuna kadar görebildiğimiz Arif karakteri bu sefer A.R.O.G filmi ile Yontma Taş Devri’ne gidiyor. Filmin konusunu görmeyen ya da duymayan kalmamıştır diye tahmin ediyorum ama yine de üzerinden geçeyim; Gora filminin sonunda sevdiği Ceku(Özge Özberk) ile Dünya’ya dönen Arif(Cem Yılmaz), Goralı kötü komutan Logar(yine Cem Yılmaz)’ın hain oyunu ile sevdiğinden ayrılır ve bir zaman makinası ile 1 milyon yıl öncesi olan Taş Devri’ne gönderilir. Film, Arif’in bu ilkel devirden kendi zamanına dönme çabaları ve bu çabası sırasında ilkel kabilelerle tanışması ve onları medenileştirme serüvenini mizahı bir üslupla izleyicilere aktarılmasından ibaret.

Tabiki bu aktarma sırasında usta komedyen Cem Yılmaz ve kaliteli oyuncu kadrosu mizahı çok profesyonel kullanıyor. Çoğunlukla ince ve bıyık altı gülünecek esprilere(ki ben daha çok severim) ve pratik Türk zekasının yansımalarına yer veren film, yeri geldiğinde bir kaç sahnesiyle izleyenleri kahkahaya boğabilir.

Kadrodaki diğer oyuncuların performansları ise Gora’daki performansları gibi ancak vasat üstüydü. Gora filmindeki başrol oyuncularından Özge Özberk ise sadece filmin başında ve sonunda rol alarak filmde sanki yoktu. Onun yerine ilk oyunculuk deneyimini yaşayan güzel şarkıcı Nil Karaibrahimgil ise sanki bu rol için henüz hazır değilmiş gibiydi. Rolünü tam ve yaşayarak oynadığını inandığım tek oyuncu, yine sadece Arog kadrosunda yer olan Hasan Kaçan(Cuhara) idi. Özkan Uğur(Dimi) ise filmin bir süresinden sonra Gora’daki rolünde sürekli söylediği “ben Karamel, beni bul” gibi hep aynı şeyleri tekrarlar oldu, “yaşa”. Gora’daki robot rolünden kurtulup Yontma Taş Devri’nde yaşayan bir insan rolünü oynayan Ozan Güven(Taso) ise rolünü Yontma Taş Devri’ndeki bir insanı canlandırdığını hatırlayarak oynayabilirdi. Bu film için çok fazla doğal oynadığını düşünüyorum. Bir de Cem Yılmaz’ın Kaya rolü var ki, Arog makyaj ve kostüm ekibini tekrar tebrik etmemize sebep oluyor. Sürekli “nayır yalan söylüyorsun!” diyerek Yeşilçam sinemasına atıfta bulunan Cem Yılmaz bu rolde çok başarılı. Açıkcası beyaz perdede izlerken ilk baktığımda Cem Yılmaz olduğunu anlayamamıştım, kim acaba bu oyuncu diye düşünmüştüm. Ayrıca şunu da değinmeden geçemeyeceğim, Gora’da çok iyi bir performans sergileyen Rasim Öztekin’in Arog filmindeki eksikliğini her açıdan hissettim.

Cem Yılmaz Gora filminde uzaylıların aslında Hollywood sinemasında anlatıldığı gibi olmadıklarını, kendi deyimiyle uzaylı olmalarına rağmen onların da bir insan olduğunu vurgulayarak izleyenlere sosyal bir mesaj vermişti. Arog filminde de toplumsal mesaj vermekten geri kalmamış, yine Amerikan sinemasına ve toplumuna atıfta bulunarak filmde ‘insanların maymundan geldiği’ hipotezini çürütmeye çalışmış ve güzel bir cümleyle(“insanlar maymundan gelmedi, aslında biz maymuna gidiyoruz”) toplumsal mesajını yerinde ve zamanında yine kendi mizahını katarak izleyicilerle paylaşmış.

Cem Yılmaz’ın tek kişilik gösterilerini izleyenler bilirler, filmlerinde çok küfür ettiğine yönelik eleştirilere çok morali bozulmuş olmalı ki, Hollywood filmlerinden ingilizce replikler vererek bu sitemini dile getirmeye çalışıyordu. Ancak Cem Yılmaz bu filmde küfür kullanmayarak doğrudan zersenişte bulunmuş hatta bir kaç sahne var ki, bu konuyu izleyenlerin gözüne sokmaya çalışmış. Tabi bunu yaparken absürt espirilere yer vermiş. Mesela seyirciyle kameraya bakarak göz göze geliyor hatta bir sahnede dublör kullandığını itiraf ediyor. Hele Arif’in gol sırasında Rıdvan Dilmen’in “gol olur” fenomeni absürt komedinin kurguyu tırmaladığı an... (Dipnot: Rıdvan Dilmen bir röportajında, bazı spor yazarların da bu sözü kullanmaya başlaması sebebiyle artık bu lafı kullanmayacağını, en son Cem Yılmaz için Arog filminde kullandığını söylemiş.)

Film içerisinde bazı sahnelerle Arog’u Gora ile bağdaşlaştırmak da unutulmamış. Zaman zaman Arif’in uzaydaki maceralarından behsetmesi ve bir sahnesinde Arif’in 216 için kadeh kaldırması üzerine, Gora’da o rolün sahibi Ozan Güven’in birden bire gelerek kadeh tokuşturması... Böyle bir sentez Gora’yı izleyen seyirciler için hoş bir sahne olabilir ancak izlemeyenler için filmde kurguyu tırmalayan diğer bir nokta olduğu söylenebilir.

Şuna da değinmek gerekir, filmin yayınlanan ilk fragmanındaki ‘Alien’ doğurma sahnesinin sadece fragmana ait olduğunu, filmde öyle bir sahne geçmediğini sadece ona benzer bir sanhenin Arif’in karşısına çıkan dinazorun yumurtalıklarına taş fırlatmasının ne gibi sonuçlar doğurabileceğini anlatan küçük bir izleti olarak var olduğunu hatırlatayım.

Bu filmde Cem Yılmaz’ın eksikleri de vardı tabi. Mesela senaryo konusunda eksiklikleri olduğunu çok rahat anlayabiliriz. Temel amaçtan sapan ve lüzumu olmayan veya sadece kabileleri ilgilendiren bir konuda Arif’in iddaya girmesi ve eski çağda absürt bir olay görünümlü futbol maçı. Atılan gollerin yarısından fazlasını seyirciyle paylaşmak izleyenleri ciddi anlamda sıktı diyebilirim. Gol sonrası sevinçlerin ise bazı Fenerbahçeli futbolcuların yaptığı yengeç dansı figürleri olması, bir Galatasaray taraftarı olarak beni pek memnun etmedi(!) Ayrıca, temel amaca ulaşmak için mantık hatası had safhadaydı. Kendi zamanına geri dönmek için içine düştüğü toplumu ilkel halden kurtarıp onlara medeniyeti öğreterek bir şeyler yapmaya çalışıyordu Arif. Lakin bu olayı durum komedisine dönüştürmekte üstüne yoktu tabiki Cem Yılmaz’ın... Böylelikle bir nebze de olsun seyirciye mantık hatalarını unutturup anın keyfini tattırabiliyordu. Bu noktada filmin en çok eleştiri alan yönü ortaya çıkmış oluyor. Film çok saçmaydı, çok da güldürmedi diyenlere şunu söylemek istiyorum. Filmin mantık hatalarını biraz önce bahsettiğim gibi yendi zaten Cem Yılmaz. Bu kadar bütçeli bir filmin size kahkalara boğdurması da gerekmiyor, yine daha önce basettiğim gibi içerisindeki ince espirilere ve keskin Türk zekasının pratikliklerine bıyık altı gülmek de çok eğlenceli olabilir...

Sonuç olarak; içerisinde birbirinden farklı ve kaliteli espirileriyle -ki bunlardan bazılarını bile burada saymaya kalkmıyorum gidip kendiniz izleyin ve yaşayın- Cem Yılmaz’ın Gora’dan sonra kurduğu ikinci ve en muhteşem fantastik dünya, üstün emek ürünü. Film komedi türü olmasına rağmen görsel efektleri, mekanı, makyaj ve kostümleri ile Türk sinemasının belirli standardları yakaladığınının göstergesi. Bazı sahneleri ile Hollywood yapımı benzerleriyle farkı kalmıyor. Cem Yılmaz’ın film gösterime girmeden önceki açıklamasında, film için 8,5 milyon dolar harcandığını ve izlense iyi olacağını espirili bir şekilde dile getirmişti. Cem Yılmaz yine haklı çıkıyor, şuan elimdeki verilere göre film ilk 4 günde 1 milyon 106 bin izleyiciyle 7 milyon 114 bin YTL hasılat yapmış. Cem Yılmaz, basına yapılan ön gösterim öncesinde “Eh artık bir kere de bilet alıp seyredersiniz.” demiş. Gerçekten tek seferde tüm espirilerin tadına varılmayacak kadar güzel bir yapım olmuş. İyi seyirler...