5 Ağustos 2008

Kara Şövalye: Nur İçinde Yat Heath Ledger!

Yazıya başlamadan önce bildirmek isterim bu yazı spoiler içermektedir. Filmi izlemeyenlerin okuması tavsiye edilmez.

Yılın en çok beklenen filmi en sonunda ülkemizde de gösterime girdi. Büyük vaatlerle yola çıkan ve seyircisinde büyük umutlar uyandıran “Kara Şövalye” lafı hiç dolandırmadan söylüyorum beklentilerin çok çok ötesinde bir film oldu.

Öncelikle diğer Batman filmlerinden bambaşka bir filmle karşı karşıyayız. Bir çizgi roman uyarlamasının çok ötesinde, çok daha derin bir konunun, işlenişin ve anlatımın tam ortasındayız. Yüzeysellik yok, ezber yok, klişe yok…”Kara Şövalye” bir kahraman filminden öte tabir-i caizse bir toplum, ahlak draması ve bu mevhumların sorgulaması.

Batman ve Joker’in ikisinin birden filmin iyilik ve adalet timsali salt adil karakteri Harwey Dent’i kendilerine halef seçmeleriyle bir nevi sorgulama başlıyor. Batman, sevdiği kadınla birlikte olmasına rağmen Dent’in asıl iyi, asıl kahraman olması gerektiğine inanıyor. Çünkü Gotham şehrinin maskesiz etten kemikten, güvenilir ve adil bir kahramana ihtiyacı var. Aslında Batman’ın de O’na ihtiyacı var. Çünkü halk Dent’i kahraman ilan ettiği taktirde Batman de istediği normal yaşama kavuşabilir.

Joker’in Harwey Dent’i halef seçmesindeki amaç ise en iyinin bile yozlaşabilirliğini gösterebilmek. En iyiyi kötüleştirip istediği kaosu yaratabilmek, insanları ikileme düşürebilmek. Joker’in işi aslında tamamen zıt kutupları birbirine çakıştırmak ve bundan doğacak sonuçla insanların ezberini bozabilmek. Aslında amaçsız, aldığı işten kazandığı bir oda dolusu parayı benzini döküp yakması, ölüme giderken bile çığlık çığlığa gülmesi,yüzündeki yaralara her seferinde farklı hikayeler bulması O’nun amaçsızlığının, bir geçmişinin yada geleceğinin olmayışının birer ispatı.Tam da kendi tarifinde dediği gibi “İnsanı öldürmeyen şey onu tuhaflaştırır”. Kendisi bu tezinin en güçlü örneği.

Batman her zamanki üstün teknoloji eseri kostümüyle arz-ı endam eylerken görünürde basit bir soygunla fitil ateşlenmiş oluyor. Filmin eleştirdiği diğer konulardan bir diğeri de bu zaten; “olay ne kadar büyük olursa olsun dışardan bakanlar tarafından hep basit görülür” düşüncesi. Hatta filmin sonlarına doğru Joker bunu Batman’a kendisi de söylüyor. Filmde ikilemler üzerinde çok fazla duruluyor. Aslında ikilemden kurtulmak oldukça basit bir yazı tura oyunu kadar. Kazanırsın ya da kaybedersin, iyi ya da kötü, dark night ya da white night, yaşarsın ya da ölürsün… Başta paranın iki tarafı da beyazken sonra bir tarafı kararıyor ve bu nokta da işteee “ two face”…

Gelelim karakterlere ve oyunculuklara...

Batman yine tam formunda, karizma patlaması uçuşları, olağanüstü sesi her şeyiyle dört dörtlük karşımızda. Cristopher Nolan bir önceki Batman filmindeki gibi Bruce Wayne karakterini Batman karakterinden daha derin işlemiş ki önceki filmde çok sevdiğim ayrıntılardan biriydi yine tam isabet olmuş bence. Çünkü süper kahramana çok yüklenmek işi afişe etmekten yüzeyselleştirmekten başka bir işe yaramazdı. Cristian Bale sonuna kadar hakkını vermiş iki karakterinde. Filmin kadın karakteri Rachel ise biraz sönük kalmasına rağmen aslında yine bir ezber bozumunun göstergesi. Çünkü genel itibariyle bu tarz filmlerde kadın karakter hep aşırı güzeldir, esas oğlanın üstünde inanılmaz bir baskısı vardır ve filmin sonuna kadar bir ton gereksiz sahneye neden olur. Oysa Rachel basit bir güzelliğinde arzu nesnesi olabileceğinin bir temsili ve sonra etrafını edilgenleştirmeye çalışmamasıyla da oldukça hoş bir karakter.

Bir diğer adamımız ve filmin 2. en iyi performansını gösteren oyuncumuz Harwey Dent yani Two Face yani Aaron Eckhart… Tamamiyle 10 numara bir oyunculuk örneği. Derin işlenmesi ve aslında filmin temel yapısını oluşturması çok daha etkin kılmış haliyle iki yüzlü Harwey’imizi. Tüm iç acıtıcı hallerini yüzünde fazlasıyla görebiliyoruz. Filmin tamamında oyunculuklar oldukça tatmin edici düzeyde zaten en büyük rolünden en küçük rolüne kadar.

Ve şimdi sıra O’nda, evet Joker’de…

Joker yani Heath Ledger filmin, filmi geçtim tüm Batman serilerinin, onları da geçtim tüm çizgi roman uyarlamalarının ve sinema tarihinin en en en büyük oyunculuk performanslarından birini gösteriyor. Seyircisine haykırır derecede “yok böyle bir adam” dedirtiyor. Maskeli yada makyajlı karakterlere karşı genellikle hep bir ön yargı vardır. Ama hadi yüzü geçelim böyle bir vücut dili örneği yok!. Ki ayrıca yüzü geçmeyelim de zaten sürekli dudaklarını manyaklar gibi yalaması göz hareketleri, kafa hareketleri, o iğrenç gülüşü, eğik yürüyüşü, her ama her şeyiyle dört dörtlüğün bile ötesinde bir oyunculuk. Heath Ledger karaktere öyle mimikler öyle bir ruh hali katıyor ki seyirci resmen ağzı açık izliyor. Hastaneden çıktığı sahne bile tüm oyunculuğunu anlatmaya yeter. Bu makyaj önyargısı en çok Oscar ödüllerinde var ki Johnny Depp’in Jack Sparrow’la ödül alamamasının nedeni de buydu ama tutup ta Joker’i Jack Sparrow’la kıyaslayıp O’na ödül vermezlerse kendimi HOLLYWOOD yazısından aşağı atmayı planlıyorum.

Son olarak filmin görselliğinden ve keşke olsaydı dedirten yönlerinden söz edelim. Görsel olarak “Batman Begins”’te yapılamayan her şey yapılmış denilebilir. Aksiyon sahneleri oldukça iyi. Özellikle filmin başındaki banka soygunu sahnesi ve sonraki tır sahnesi. Batmanın uçuşları, arabasının motora dönüşmesi, Lau’yu binadan çıkardığı sahne çok çok iyi sahneler.

Filmde keşke olsaydı dediğim tek bir şey var ve eğer o olsaydı bu film bir başyapıt olurdu hiç şüphesiz. Sivillerin mahkumların teknesini patlatma noktasına geldikleri anda orda bir cesaret Nolan o patlamayı yaptırsaymış söylediğim gibi bir başyapıt daha tarihe geçmiş olurmuş. Ama ne kadar öteye gidilirse gidilsin sonuçta bu bir Batman filmi ve devamı da olacak eğer o patlama olsaydı devam olasılığı ortadan bir ihtimal kalkmış olurdu aslında çok da haksız sayılmazlar patlatmamış olmakla. Zaten filmin sonunda Batman’ın, Harwey Dent’in şehit ilan edilmesini, asıl kahraman olmasını sağlaması, kendisini kara şövalyeliğe hapsetmesi de filmin bir “Batman” filmi olduğunun altını ispirtolu kalemlerle çizerek gösteriyor.

Sin City’den daha iyi bir çizgi roman uyarlaması yapılamaz diyordum ama işte yapıldı. Sin City’nin papucu böylece dama gitti.

Nur içinde yat Heath Ledger…

PremierGrup

Nuran Akay

0 yorum: