Haftanın gösterime giren en ilginç filmi “Waz” olsa gerek. Aslına bakılırsa filmin ismini Waz olarak yazmak, filmin adını yanlış yazmak demek. W ile Z nin arasında delta işareti var. Fakat, gerek filmin isminin yazılış şekli gerekse de afiş seçimi SAW ı andırmıyor da değil. Önyargı ile gidenler arasında kendimin oluğunu da söyleyebilirim. Ancak bu filmi izleyene kadar sürüyor.
Filmin başrollerini Melissa George (Helen Westcott) ve Stellan Skarsgård (Eddie Argo) paylaşıyorlar. Melissa George’ u daha önce “30 Gün Gece” filminde ”Stella Oleson” tiplemesi ile yine “WΔz” da olduğu gibi polis rolünde izlemiştik. Tek fark, bu filmde bürosuna yani atanmış olması. Stellan Skarsgård ise “Karayip Korsanları” serisindeki “Bootstrap Bill” olarak Will Turner’ın babası rolünde göz aşinalığımızı kazanmıştı. WΔz da ise sert ve kötü polis tiplemesi ile karşımıza çıkıyor.
Filmin genel olarak konusu, ortalarda bir katilin olması, kurbanlarının belli kişilerden oluştuğu ve polislerin sürekli olarak katilin peşinde olması olarak sadeleştirilebilir. Fakat film hem, katil – kurban – polis üçlemesini son yıllarda bolca görülen klişelerden arındırarak gerçekleştirmiş, hem de bu klasik olaylar zincirine psikolojik darbeler bindirmiş.
Katil – Kurbanlar – Polis üçlemesinden bahsetmişken, iyi filmlerin basit klişelerinin de yok edilebileceğinin çok iyi ele alındığını söyleyebilirim. Polislerin açıkça taraf tuttuğunu, elinde silah olan herkese saldıramayacağını, iki polisin 28 mermi ile bir çeteyi yok etmek yerine oradan korkarak uzaklaşıp gitmelerini, cesetler üzerine işlenen bir ifadenin intikam ile bağlantısının bu kadar iyi yapılması ile beraber izleyici üzerinde psikolojik bir etki bırakabileceğini gördüm.
Aslında filmin en ağır darbesi birbirini seven iki insanın sınanması. Fakat bu sevginin türlerine de el atılmış durumda. Kurbanlar arasında, karı – koca, iki iyi arkadaş, anne ve çocuğu, büyükanne ve torunu, son olarak “iki sevgili” var. Sevginin de çeşitliliğine inilmesi tarz olarak filmden hiç beklenmeyen durumlardan bir tanesi. Fakat bu ayrımı yapmaya mecbur olduğumuz bir formül olayı var, filmin farkı da burada ortaya çıkıyor.
Filmden beklenmeyen bir diğer durum sonlara doğru aykırı bir aşk hikâyesinin senaryoda ekli olması. Bunun başından beri belli olmaması karakter seçimindeki özenden kaynaklanıyor. Aşkında eklenmesi ile psikolojik olarak etkilenilmişlik, gerilmişlik, yeterince polisiye ve intikam duygusunun matematiksel formülle kabul edilebilirliğine inandırılmış olmak filmden pek bir performans beklemeyen, iki parçalama izleyip geri dönme önyargısı olan benim gibi izleyicileri koltuğa yapıştırıp, şanslı hissetmesini sağlıyor. Ve de bu haliyle gerek çeşitlilik gerek yok denecek kadar az klişe ile zaten “Testere” ile birbirinden açıkça ayrılıyor.
Yukarıda sayılan bağlar arası sevgi çeşitlerinin formülün mantığıyla çarpıştırılması film izlenirken bir psikolojik rahatsızlığı da beraberinde getirdiğinden mekanizmaların bir önemi kalmıyor. Zaten film de “çarpışmayı” pek önemsememiş, “Testere”deki olayların dış dünyadaki etkisini izliyoruz. WAZ – SAW kelime oyununun benzetmesi sadece bu şekilde mantıklı olabiliyor.
“Waz”daki tür çeşitliliğinde , “Testere” gibi “birkaç labirent hazırladık, fareleri de içine attık buyurun eğlenceye” mizahı yok. Testere’deki Jigsaw karakterinin savunduğu “ben katil değilim, kurtulmak için kendisi öldürdü, yani katil kendisi” olayının aynısı filmde formülün içine atılarak değişik bir anlam kazanmış.
“Testere” serisinde insanların işkenceye maruz kalmasının, hayatlarının öneminin farkında olmadığı için bir dizi sınavdan geçmesi gerektiği açıklamasını hiçbir zaman yeterli bulamadım. W Δ Z bu sorunu ince bir zeka ile olması gerektiği gibi intikam duygusunu formülün merkezine yerleştirerek çözmüş.
Yine “Testere”de bolca görülen “kendin için birini öldür, sevdiğin için birini öldür” mantıkları, “Waz”da, “kendin için sevdiğini öldür” mantığına dönüşünce ve de bu sevgi üzerindeki çıkar rüzgarları sert esmeye başlayınca koltukta silkelenmeniz gerekiyor.
Fakat “W Δ Z” ı izledikten sonra yine “SAW” iddiasını ileri sürenler olacaksa “23 Numara” filmindeki Jim Carrey’nin canlandırdığı Walter Sparrow tiplemesine söylenen bir sözdeki gibi, “ne olursa olsun 23’ü bulurlar, sonucun 23.5 olduğu bir konuda ise zaten 5’in de 2 ve 3’ten oluştuğunu söylerler” demesi geliyor aklıma.
İyi Seyirler.
Murat SÜNTER
6 Mayıs 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder