31 Mayıs 2010

Yavuz Turgul’un Av Mevsimi


Yılın adından çokça söz ettirecek filmi olarak nitelendirilen başrollerinde Şener Şen, Cem Yılmaz, Çetin Tekindor, Melisa Sözen ve Okan Yalabık gibi isimlerin bulunduğu usta yönetmen Yavuz Turgul'un yeni filmi Av Mevsimi'nin tanıtım görüntüleri yayınlandı. 


11 Aralık 2010’da vizyona girecek olan Cem Yılmaz ve Şener Şen'in bir cinayeti aydınlatmaya çalışan iki polisi canlandırdığı ‘Av Mevsimi’ filminin tanıtım videosunu izleyin:

30 Mayıs 2010

Fetih 1453 Beyaz Perdeyi Fethedecek

Dudaklarında barış, kalbinde savaş olan lider “Fatih Sultan Mehmet” nihayet beyaz perdeyi de fethetmeye geliyor... Tarihin tozlu destanlarından belki de en önemlisi “İstanbul’un Fethi” sonunda 3. boyuta geçiyor… Recep İvedik serisinin yapımcısı Faruk Aksoy elini taşın altına koydu ve bu muhteşem serüveni beyaz perdeye yansıtmak için kolları sıvadı. ”300 Spartalı” ve “Gladyatör” tadında bir film çekeceklerini iddia eden Aksoy “Bu filmle Türk sinemasının çıtasını yukarı çıkaracağız, çekeceğiz” diyor. Filmin fragmanındaki müzikler ve sahneler umut verici olsa da 3 boyutlu çekilecek bir filme göre animasyonlar biraz zayıf duruyor. “300 Spartalı” ve “Gladyatör” yaklaşık 100 milyon dolarlık bütçelerle çekilirken Aksoy’un bu bütçenin 10 da birini kullanarak bu filmler kalitesinde bir film çekeceğini söylemesi çok da inandırıcı gelmiyor maalesef... İstanbul’un fethi tarihte bir devire son verecek kadar önemli ve zengin bir zafer olduğu için 10 milyon dolarlık bir bütçeden çok daha fazlasına hak ediyor. Zaten böylesine bir filmin hakkını vermek için de kesenin ağzını bayağı bir açmak gerekiyor. Ancak tabiî ki bu cesur yapımı göz ardı edip tamamen önyargılarla yaklaşmak da doğru değil. Film için çok kapsamlı bir dokümantasyon ve araştırma yapıldığı söyleniyor yani içerik olarak seyirciyi doyurabilir. Aksoy’un bu alanda danışmanlığını ünlü tarihçi Halil İnalcık yapıyor.

Aksoy’u en çok uğraştıran konu Fatih Sultan Mehmet’i canlandıran oyuncuyu bulmak olmuş. Aksoy bu filmde tanınmamış oyuncularla çalışmak istemiş. Filmde yaklaşık 15000’e yakın figüran kullanılmış ve figüranların bir kısmı Hollywood’dan getirilmiş. Filmin yönetmenliğini Aksoy ve Nick Gillard beraber yapıyor ve özellikle koreografi kısmı Nick Gillard’ın ellerine teslim edilmiş.  

Faruk Aksoy Fetih filminin yabancı şirketlerin ilgisini fazlasıyla çekeceği yönünde çok umutlu. Şahsi fikrim hakkıyla çekilmiş bir “İstanbul Fethi” Avrupalıların çok kolay hazmedebilecekleri bir film olmayacaktır. Yine de böylesine el değmemiş ve muazzam bir destanın ekrana yansıtılması bence bir ihtiyaçtı. ”Herkes bu filmden sonra yaptığımın daha iyisini yapmak zorunda kalacak” diyecek kadar iddialı olan Faruk Aksoy umuyoruz hepimizin göğsünü kabartır ve Türk sinemasında bir devrim başlatır.

Fetih 1453 filminin fragmanını izleyebilirsiniz:

29 Mayıs 2010

63. Cannes Film Festivali

Altın Palmiye
Uncle Boonmee Who Can Recall His Past Lives (Apichatpong Weerasethakul)


Grand Prix
Des Hommes Et Des Dieux (Xavier Beauvois)


En İyi Yönetmen
Mathieu Amalric (Tournée)


En İyi Senaryo
Lee Chang-dong (Poetry)


En İyi Kadın Oyuncu
Juliette Binoche (Copie Conforme)


En İyi Erkek Oyuncu
Javier Bardem (Biutiful) ve Elio Germano (La Nostra Vita)


Jüri Özel Ödülü
A Screaming Man (Mahamat-Saleh Haroun)

Çağan Irmak Mustafa Hakkında Herşey'i Analatacak

Sine-Sen’in Yönetmenler İlk Filmlerini Anlatıyorlar başlıklı etkinliğinin son konuğu ‘Babam ve Oğlum’ ve ‘Issız Adam’ gibi sinema filmleri ve ‘Asmalı Konak’ ve ‘Çemberimde Gül Oya’ gibi dizileriyle tanınan yönetmen Çağan Irmak. 

Yönetmen Irmak, etkinlikte, ilk filmi olarak kabul ettiği ‘Mustafa Hakkında Herşey’i anlatacak. Irmak, 30 Mayıs 2010 Pazar günü Saat 17.00’de Sinema Emekçileri Hareket Noktası ve Kültür Merkezi Çok Amaçlı Salon’da, ‘Mustafa Hakkında Herşey’in gösteriminin ardından seyircilerin film ve sinema hakkındaki sorularını yanıtlayacak. 


Filmde, Fikret Kuşkan, Nejat İşler, Başak Köklükaya, Şerif Sezer, Yaman Tarcan, Zeynep Eronat, Kutay Köktürk, Arda Seçgün, Emre Başak, Gökhan Seyhan gibi oyuncular yer alıyor.


Film gösterimlerinin ücretsiz olduğu ‘Yönetmenler İlk Filmlerini Anlatıyorlar’ etkinliğinde izlenen filmin ardından, yönetmenle bir söyleşi gerçekleştiriliyor. Söyleşiye katılan izleyiciler yönetmenlerin ilk filmlerini çekerken yaşadığı sıkıntıları, zorlukları ya da kimi güzel anıları öğrenme şansına sahip oluyorlar. 


Etkinlik Mustafa Hakkında Herşey’in ardından Eylül ayına kadar ara veriyor.


Sinema Emekçileri Hareket Noktası 
Kültür ve Sanat Merkezi Çok Amaçlı Salon
Çini ve Mozaik Altgeçidi,
Bedrettin Mah. Refik Saydam Cad.
No: 22-1/A-N ŞİŞHANE
Tel: 0 212 250 78 33-34

28 Mayıs 2010

Documentarist Belgesel Günleri



22-27 Haziran 2010 tarihlerinde düzenlenen Documentarist Belgesel Günleri kapsamında, şehir ve sinema ilişkisini ele alan filmlerin gösterimi gerçekleştirilecektir.
 

22 Haziran Salı 15.00 > 17.00
23 Haziran Çarşamba 15.00 > 17.00
23 Haziran Çarşamba 16.15 / Söyleşi: Eva De Breed* 
24 Haziran Persembe 18.00 / Atölye: Uğur Kutay* 
25 Haziran Cuma 15.00
26 Haziran Cumartesi 11.00 / Sinema Dersi: Eyal Sivan* 
26 Haziran Cumartesi 15.00 > 17.00
27 Haziran Pazar 15.00 > 17.00

 

Bilet Fiyatı: 4 TL 

* Film gösterimleri dışındaki etkinlikler ücretsizdir. 

27 Mayıs 2010

Ömer Kavur Anılacak

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü’nün gerçekleştirdiği ‘Türk Sinemasında Yeni Bakışlar - 6’ programının sonuncusunda, vefatının beşinci yılında Türk sinemasının önemli isimlerinden Ömer Kavur anılacak. 
31 Mayıs Pazartesi günü saat 18:30’da Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek programda Ömer Kavur sineması ve filmleri konuşulacak. Oturum başkanlığını Atilla Dorsay’ın yapacağı etkinliğe, Prof. Dr. Feride Çiçekçoğlu, Rıza Kıraç ve Sadık Deveci konuşmacı olarak katılacaklar. 

Ayrıca 04 - 30 Mayıs tarihleri arasında Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde Ömer Kavur filmleri gösteriliyor. 

24 Mayıs 2010

Emek Sineması'nın Hukuki Zaferi!

Yargı Emek Sinemasının yıkımını öngören projeye dur dedi! Emek Sinemasının yıkımını öngören projeyi onaylayan kurul kararına açmış olduğumuz davada İstanbul 9. İdare Mahkemesi 12.05.2010 tarihinde yürütmeyi durdurma kararı verdi.

Sinema kenti Beyoğlu’nda bir bir yok edilen sinemalar arasına katılmak istenen Emek Sineması Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Yenileme Kurulu’nun 17.09.2009 gün ve 954 sayılı ve 09.10.2009 gün ve 973 sayılı kararı ve eki avan projelerin iptali ve öncelikle yürütmenin durdurulası istemli açtığımız davada T.C. İstanbul 9. İdare Mahkemesi, 2010/448 ESAS no’lu kararında “ Dava konusu işlem, uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabileceğinden, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra bu konuda yeniden bir karar verilinceye kadar 2577 Sayılı Yasanın 27.maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütmenin durdurulmasına, 12/05/2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” demektedir.

Kamuoyuna duyurulur.

23 Mayıs 2010

Kızıl Gezegeni Keşfedin!

1961 yılında uzaya giden ilk insan olan Rus kozmonot Yuri  Gagarin ile Rusya dünya medyasının ilgisini 8 yıl çekebilmiş, 20 Temmuz 1969 tarihinde Amerikalı astronot Neil Armstrong’un Ay’a ilk adımı atmasıyla tüm objektifler ABD’ye çevilmiştir.  Uzay araştırması adına ilk önemli adımları Rusya atmasına karşın, Amerika’nın Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) dünya kamuoyunun ilgisini çekecek daha büyük işler yapmayı başarmıştır.

Öyle ki, Mars’a ilk uzay aracını (Korabl 4) göndermeyi 1960 senesinde Rusya denemiş fakat roketlerin üçüncü kademesindeki ateşleme sorunu nedeniyle 120 km’ye kadar çıkmış ve geri dünyaya düşerek başarız olmuştur. Rusya’nın başarısız olan pek çok denemesinde sonra Amerika da kolları sıvamış ve 1964 yılında ‘Mariner 3’ isimli uzay aracını Mars’a göndermek istemiş ancak uzay aracı yanlış yörüngeye girdiği için Mars’ı ıskalayarak başarısız olmuştur.

Mars görevinde ilk başarıyı Amerika’nın ‘Mariner 4’ isimli uzay aracı sağlamış, 14 Temmuz 1965’te gezegenin yüzeyine 9825 km yaklaşarak 22 yüzey görüntüsü göndermiştir. Ruslar ise ancak 1971 yılında başarılı olabilmişler, hatta gönderilen ‘Mars 3’ uzay aracı Mars yüzeyine yumuşak bir iniş yapan ilk insan yapımı araç olur. Fakat indikten 110 sn sonra Dünya ile iletişimi kesilir.




Mars’ın yüzeyi yüklü miktarda demir oksit (hematit) içerir ve demir oksitin kırmızı renginden dolayı, gezegene “Kızıl Gezegen” adı verilmiştir. Bu pek çok bilim kurgu yazarına ilham kaynağı olmuş ve Mars hakkında bir çok bilim kurgu romanı ve sinema filmi çekilmiştir.  Hatta, İngiliz yazar Herbert George Wells’in Dünyalar Savaşı isimli meşhur romanını, 1938 yılında Amerikalı usta yönetmen Orson Welles, romanın radyo uyarlamasını canlı yayında öylesine gerçekçi ve heyecanlı biçimde okumuş ki, Amerikalıların büyük bir kısmı Marslıların dünyayı gerçekten istila ettiğini sanmış ve ülkede benzeri görülmemiş bir panik havası esmiş.

Bilim kurgunun yanı sıra gerçekleri tüm bilimsel yöntemleriyle açıklamaya çalışan belgesel türünün de vazgeçilmez bir malzemesi haline gelen Mars hakkında, Walt Disney de 2006 yılında bir belgesel çekti. Yapımcılığını Hollywood’un ünlü yapımcı ismi Frank Marshall üstlendi. Yönetmen koltuğuna ise George Butler oturdu.

“Roving Mars”, ABD’nin milyon dolarlar bütçe ayırdığı NASA’nın ‘Jet İtici Laboratuvar’ında 2003 yılında hazırlanmaya başlanan ve 2004’ün Ocak ayında Mars’a önemli görevler için başarılı bir şekilde ulaşan Spirit ve Opportunity isimli ikiz uzay araçlarının yapım aşamasından  Mars’a ulaşmasına ve görevlerini nasıl yerine getirdiklerini anlatan kapsamlı hatta daha sonra Amerika’da Uzay bölümü öğrencileri için eğitim aracı olarak kullanılan belgesel film haline gelmiş bir yapım.

Günümüzden yaklaşık 3-4 milyar yıl önce Mars’ta akarsuların olduğunu ve bu yüzden eskiden Mars’ta çeşitli yaşam formlarının varolabildiğini düşünen bilim insanları, bunu kanıtlamak için Mars’a insansız özel robotlar göndermeye başlamış ve bunlardan en önemlileri Spirit ve Opportunity adlı ikiz uzay araçlarıdır.

Birbirinden 3 hafta arayla gönderilen Spirit ve Opportunity’nin Mars’a ulaşana dek 7 ay süren yolculuklarını, sadece 3 aylık bir görev için gönderilen ancak şaşırtıcı bir şekilde 5 yıldır halen görevlerini başarılı bir şekilde nasıl devam ettiklerini, sadece 550 metre gitmesi için dizayn edilen robotların yıllardan beri kilometrelerce nasıl yol kattettiğini, güneş panellerinde biriken tozdan ‘dust devil’larla nasıl kurtulup akülerini şarj ettiklerini ve daha fazlasını yaklaşık 40 dakikalık belgeselden öğrenebilirsiniz.

NASA’nın verdiği son bilgilere göre ikiz uzay araçlarından Spirit toz çukuruna saplanmış ve NASA mühendisleri laboratuvarlarda Spirit’in kopyasını yaparak onu çukurdan kurtaracak en iyi 11 manevrayı hesaplamaya çalışıyorlarmış. Henüz 5 manevra çözülebildiği için komutlar Mars’ta bulunan Spirit uzay aracına gönderilememiş. Ancak Spirit saplandığı yerden fotoğraflar göndermeye devam ediyormuş.

 Bu görevden sonra NASA boş durmadı ve daha donanımlı bir uzay aracı olan “Phoenix (Anka Kuşu)”nu 2007’nin Ağustos ayında Dünya’dan fırlatmış ve Anka Kuşu 26 Mayıs 2008 tarihinde Mars’ın Kuzey Kutbu’na yumuşak bir iniş yapmıştır. Anka Kuşu hala görevini başarılı bir şekilde yerine getirmektedir.


NASA’nın başına getirilen Charles Bolden, uzun vadede en önemli hedeflerinin Mars'a insanlı yolculuğun gerçekleştirilmesi olduğunu açıkladı. Eski bir astronot olan Bolden, "Ölmeden insanlığın Mars'a ayak bastığını görmek istiyorum. Aksi halde çok üzüleceğim" diye konuştu. Bolden ayrıca Mars seyahati için farklı seçenekler bulunduğunu ve doğru kararı verebilmek için bir uzlaşma sağlanması gerektiğini de vurguladı. Bilim kurgu filmlerini gerçeğe dönüştecek açıklamalar bunlar. Kim bilir belki de insanoğlu yakın bir gelecekte Mars’ta kum çukuruna saptanan Spirit’i çukurdan eliyle kurtarır...

22 Mayıs 2010

Emek Sineması Film Merkezi Olsun!

Emek sineması Türkiye'nin Cumhuriyetimizle neredeyse yaşıt (1924) tarihi ve sembol sinemasıdır. Bu özellikleriyle sinemanın melek heykeli, süsü, tavanı değil, tamamı anıttır. Hiçbir mimari bilgisi olmayan birisi bile bir sözlüğe bakarak 'anıtın tanımının tarihi veya sembol niteliğinde yapı' olduğunu görebilir. Emek sineması hem tarihi hem semboldür, yani Emek'e 'anıt kere anıt' denebilir. Sadece bu dilekçedeki imzalar bile sinemanın UNESCO mimari antlaşmalarına göre sosyal ve kültürel değerde anıt olduğunu ispatlamaya yetebilir. Ayrıca uzman mimari kuruluşlar hem Mimarlar Odası hem de Uluslarası Anıtlar ve Sitler Konseyi (ICOMOS) Türkiye'nin goruşleri aynı yönde ve cok nettir. 

Emek sineması Türkiye'nin en büyük salonuna sahip sinemasıdır. Bu gerçek proje şirketi tarafından bir dezavantaj olarak, yanına 10 sinema salonu gelmesi onerisine destek olarak sunulmuştur. Gerçek pek çok diğer iddialarında olduğu gibi bunun tam tersidir. Türkiye'nin bu en büyük sinema salonuna ihtiyacı vardır. Festivallerde bu salonda pek çok filme yer bulmak imkansızdır. Bu da bu büyüklükte bir salonun bile sinemaseverlerin talebini karşılamadığını göstermektedir. Film Merkezi olmasıyla sinemaseverlerin sene boyunca Emek'in Türkiye'nin en büyük sinema salonuna ihtiyacı olacaktır. 

Öncelikle Emek önerimle Türkiye'nin ilk film merkezi olacağını, bunun uzun yıllardır Türkiye'nin ihtiyacı olduğunu söylemek isterim. Kapsamlı bir restorasyon ve bilimsel çalışmalar gerekli olduğunu ortaya koyarsa, bir güçlendirme sonrasında ihtişamı en güzel bir biçimde ortaya konmuş, en son teknolojik imkanlarla donanmış bir film merkezi olarak açılmalıdır. 

Bu film merkezi yalnız Türk değil dünya sinema sanatına ve bağımsız sinemasına hizmet edecektir. Sene boyunca Uluslararası Istanbul Film Festivali, If Bagimsiz Film Festivali, 1001 Belgesel Film Festivali, İşçi Filmleri, Animasyon, Çocuk Filmleri festivali gibi mevcut festivallere ev sahipliği yapacaktir. Buna ilaveten dijital projeksiyon sayesinde sinema ogrencilerini ve kısa film üretimini desteklemek icin özel festivaller organize edecek, sinema sanatının gelişimine katkıda bulunacaktir. 

Sene boyunca Michael Moore, Michael Haneke, Pedro Almodovar, Lars Von Triers, Ken Loach gibi dünya sinemasının devlerinin filmleri "ilk hafta galalari" olarak Emek sinemasında yapılacaktır. 

Haftada bir gün, son iki seans Türk ve dünya sinema klasiklerinin Emek sinemasının dev perdesinde gösterimine ayrılacaktır. 

Türk ve yabancı yönetmenler ve oyuncuların katılımıyla film sonrası söyleşiler düzenlenebilecektir. 

Önemli Türk ve hatta kimi yabancı filmlerin dünya prömiyerleri ve ilk haftaları Emek Film Merkezi'nde yapılacaktır. 

Pek çok sinemasever çocukluğunda gittiği Emek sinemasının büyülü atmosferiyle sinemayı sevmiştir. Cumartesi günleri ilk üç seans çocuk filmlerine, çocukların seveceği filmlere ayrılmalıdır. 

Film Merkezi her sinema gibi kapıdan bilet satmasına ilaveten bir kombine/üyelik bilet sistemine sahip olmalıdır. Barkodlu kredi kartı büyüklüğünde bir karta internetten istediğiniz sayıda film yükleyebilecek, tabii çok sayıda olursa indirimli olmak üzere, ve barkodlu kartınızla girişte yer durumuna göre anında biletinizi alabilecekseniz. Ayrıca kartınızı arkadaşlarınıza, eşinize, çocuklarınıza vererek de onların kullanımına sunabileceksiniz. Kart sistemiyle Film Merkezi hem düzenli bir gelire kavuşmuş olacak, hem de sanatseverle bütünleşecektir. 

İnteraktif internet sitesi sayesinde film merkezi seyirciyle sürekli iletişim halinde olacaktır. Film programı konusunda talepler, öneriler, dilek ve şikayetler Film Merkezine düzenli olarak iletilecek, internet sitesi aynı zamanda film sonrasi tartışma panosu olarak film tartışmalarına vesile olacaktır. Yer rezervasyonlari, bilet satislari internet sitesi uzerinden yapilabilecektir. 

Koltukları tahta sırtlı özel ergonomik koltuklar olabilir. Koltukların sırtında sinema tarihimizin bugün hayatta olan ve olmayan değerli yönetmen, oyuncu ve sinema emekçilerinin isim levhaları olacaktır. Yer numarasina ilaveten dileyenler bu koltuklari ismiyle giseden isteyebilecektir. Bu da isimlerin yasamasina guzel bir katkı olabilir. Tabii isim levhalı koltuklar yer numarasına da sahip olacaktır. Çok az sayıda sinemasevere bağış karşılığı koltuğa isim yazdırma imkanı verilebilir, ama tum koltuklarin isim yazilmasinda cok dikkatli olunmalıdır ki gelecege yonelik de yeterince bos koltuk kalsin. Tabii ki isim sahiplerinin koltuklarına oturması gibi birşey söz konusu değildir. Her sinemada olduğu gibi yerler önce gelene verilecektir. 

Emek Film Merkezi'nde dünyanın pek çok sanat merkezi ve müzesinde olduğu gibi gönüllüler de çalışacaktır. Yalnızca emekli ve öğrenci değil, haftasonu gönüllü olmak isteyenler de gönüllü olabilecektir. 

Emek Film merkezi sayesinde, bugün AVM sinema zincirleri ve eğlence sineması tarafından ezilen yalnız Türk değil dünya sanat ve bağımsız sinemasının nefes alması imkanı olacaktır. Bilindigi uzere AB'de uzun yıllardır tam da bu sebeple sinemaya olaganustu bir devlet destegi vardir. Sinemaseverlerin isteği cok nettir: bağımsız sanatın, kültürün, tarihin, rant zihniyeti ve küresel sermaye tarafından yok edilmesine engel olmak, kültürü ve tarihi geleceğe taşımak, sinema sanatının, bağımsız sinemanın geleceğini korumaktır. 

Film merkezi önerisinin detaylandırılması hakkında ilk aklıma gelenleri saydım. Tabii ki ilaveler ve çıkartmalar olacaktır. Ancak bu noktada basının bugüne kadar bakışıyla ilgili birkaç cümle söylemek istiyorum 

Maalesef basının neredeyse tamamında oldugu gibi sinema dergileri, sinema yazarlari, birkaç istisna hariç sinema siteleri kısaca sinema dünyası iki aya yakın bir suredir imza kampanyamiza dair bir yazı veya haber yayınlamadı. Zaten basın konuyu biz sinemaseverlerin cabasindan once konuyu kıyıda koşede birkaç haberle ve vahvah yazılarıyla geçiştiriyordu. Bu umursamazlık, teslimiyet ve geçiştirmenin yaygınlığı düşündürücüdür. Burada Atatürk'ün "Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir" sözünü hatırlatmak isterim. Bugün özgür düşünce ve düşünceyi çekinmeden ifade etmek maalesef az rastlanır olmuştur. 

Ancak sevindirici olan önce onlar, sonra yüzler, sonra da binlerin, ve bugün 6400'ü aşkın sinemaseverin Emek Sinemasının yaşatılması ve Film Merkezi olması yolunda isteklerini aşağıdaki dilekçe etrafında oluşturmuş olmalarıdır. 

Emek Sineması Yaşamalı, Emek Film Merkezi olmalıdır. 

19 Mayıs 2010

Meltem Cumbul'un Bollywood Filmi

Başarılı oyuncu Meltem Cumbul’un Rishi Kapoor (Raj Kapoor’un oğlu) ile başrol oynadığı “Tell Me oh Khudaa” filminin çekimleri Mumbai’de tamamlandı.

Yapımcılığını Bollywood’un en önemli isimlerinden Hema Malini’nin üstlendiği, yönetmenliğini Mayur Puri’in yaptığı filmin Mumbai çekimleri için Meltem Cumbul geçtiğimiz ay Hindistan’a gitti.

Yaklaşık üç hafta Mumbai’de kalan Cumbul, filmde anadili haricinde İngilizce ve Urduca konuştu.

Bugüne kadar Türkiye’de gerçekleştirilen en yüksek bütçeli Bollywood projesi olan “Tell Me oh Khudaa” Haziran ayında da Hindistan’da vizyona girecek.

Kısaca Filmin Konusu:

Tanya (Esha Deol) doğduğu gün hastanede çıkan bir yangın sonucu meydana gelen karışıklık yüzünden ailesini kaybetmiştir. 22 yaşına geldiğinde ailesini bulmaya karar verir. Altaf (Rishi Kapoor) rock stardır. En popüler olduğu dönemde Türk bürokrat bir ailenin kızı olan Zeynep’e (Meltem Cumbul) aşık olmuş hemen evlenmişler ve onlar da hastanede çıkan yangında bebeklerini kaybetmişlerdir. Daha sonra Zeynep ruhsal sorunlar yaşamış, Altaf da tüm kariyerini bırakıp, Türkiye’de Kaş’a yerleşmiştir. Tanya, Altaf ve Zeynep’in  ailesi olduğunu düşünür ve 2 arkadaşıyla birlikte onları bulmak için Türkiye’ye bir yolculuğa çıkar ve yolculuk Rajistan, Goa ve Mumbai’ye kadar devam eder.

18 Mayıs 2010

Sinemayadair.com Röportaj Verdi

Kurulduğu günden bu yana hep röportajların peşinden koşan Sinemayadair.com bu sefer kendi bir röportaj verdi! Hey Sen Buraya Bir Bak! internet sitesi Sinemayadair.com ve kurucusu Kadir Sevin ile bir röportaj gerçekleştirdi. 

Röportaja BURADAN ulaşabilirsiniz.

Blog kullanıcılarını tanıtma ve kaynaştırma amacıyla böyle bir uygulama başlatan heysen.burayabirbak.com internet sitesine Sinemayadair.com olarak teşekkür ederiz.

17 Mayıs 2010

Fragman: Jonah Hex

Yönetmen: Jimmy Hayward

Vizyon: 18 Haziran 2010

19. yüzyılın sonlarında geçen filmde ödül avcısı olan Jonah Hex, Voodoo büyücüsü olan Quentin Turnbull'un izini sürüyor. Turnbull'un amacıysa Güney müteffiklerini ölümsüzler ordusuyla birlikte serbest bırakmak. Western'in yanı sıra aksiyon, gerilim ve dram gibi bir çok türe göz kırpan film oldukça merak uyandırıyor.

Jonah Hex filminin fragmanını izleyin:

TRT Belgesel Film Yarışması

TRT Kurumu Genel Müdürlüğü, 17 - 21 Mayıs 2010 tarihleri arasında Belgesel Film Yarışması ve Belgesel Günleri düzenliyor.

TRT Uluslararası Belgesel Film Yarışması’na, Uluslararası Kategoride 136 adet eser; Ulusal Profesyonel Kategoride 26 adet eser ve Ulusal Amatör Kategoride 70 adet eser olmak üzere, toplam 232 adet eser, başvuruda bulundu. 




Ön Eleme Kurulu, yaptığı izleme ve değerlendirme sonucunda, Uluslararası Kategoride 20, Ulusal Profesyonel Kategoride 11 ve Ulusal Amatör Kategoride 11 eserin ön elemeyi geçerek finale kalmasına karar verdi.


ULUSLARARASI KATEGORİ SEÇİCİLER KURULU




Axel Arnö
Keichiro Kondo
Anne-Marie Luccioni
Ahmed Mahfouz Nouh
Atalay Taşdiken
Iikka Vehkalahti
Nurdan Arca
Hakan Aytekin
Haydar Ergülen
Derviş Zaim
Avni Özgürel


ULUSAL YARIŞMA AMATÖR KATEGORİ SEÇİCİLER KURULU


Sadık Battal
Rıdvan Şentürk
Andreas Treske
Onur Ünlü
Hasan Ali Yıldırım


Program için TIKLAYIN

16 Mayıs 2010

SİYAD En İyi 10 Filmi Açıkladı

SİYAD üyelerinin verdiği yıldızlarla, son üç ayda vizyona giren filmlerden en yüksek ortalamaya sahip olan 10 film açıklandı. Listenin başında Atıf Yılmaz’ın yenilenmiş kopyasıyla vizyona giren filmi "Selvi Boylum Al Yazmalım" yer alıyor.

1. Selvi Boylum Al Yazmalım
2. Beyaz Bant (The White Ribbon) 
3. Kosmos 
4. Bal 
5. Dr. Parnassus (The Imaginarium of Doctor Parnassus) 
6. Parlak Yıldız (Bright Star) 
7. Zindan Adası (Shutter Island) 
8. Aşkın Son Mevsimi (The Last Station) 
9. Tek Başına Bir Adam (A Single 
10. Ay (Moon)

15 Mayıs 2010

Fragman: Super 8


Yönetmen: J.J. Abrams
Vizyon: 2011

Yıl 1979, Nevada'da Area 51 adıyla anılan gizli bir askeri bölgeden Ohio'ya çok özel bir kargo taşınmaktadır. Bu kargoyu taşıyan yük trenine intihar saldırısı gerçekleştirilir ve tren raydan çıkar. Ancak tren kazası, bu özel kargonun serbest kalmasına neden olur. Dünya bunun sonuçlarını yaşayacaktır.

Super 8 filminin framanını izleyin:

13 Mayıs 2010

Ah Şu Zombi Türkler

                                                            
Ve Türkler sonunda zombi filmi çeker... İtiraf edeyim ben bu açılımı Cem Yılmaz’dan bekliyordum… ADA filmini en ilginç kılan şey bakış açınıza göre filmin kalitesinin değişmesi. Bunu biraz açarsak ADA filmine korku-gerilim türünde bakarsak filmin çuvalladığını söyleyebilirim ancak filmi korku-komedi türünde ele alınca ortaya başarılı bir iş çıktığını eklemek zorundayım. Film inandırıcı olsun diye profesyonel kameralar kullanılmamış yani filmi zombilerden kaçan bir gencin elindeki kameradan izliyorsunuz. Bu açıdan görüntü yönetmeni Meryem Yavuz’u yürekten tebrik ediyorum. İtiraf edeyim benim filme dair en büyük korkum zombi makyajlarının eğreti yapılacağı konusundaydı ancak korktuğum başıma gelmedi.Dünyada çekilen diğer zombi filmlerinden farklı olarak Türk motifleri bu filmin içine çok iyi yedirilmiş. Özellikle elinde çay tepsisi taşıyan çaycı ve başörtülü nine karakterlerinin zombi versiyonu gerçekten Hollywood’a ilham vermeli. Gelelim filmin zayıf yanlarına. Filmde giriş kısmı biraz fazla uzatılmış. İlk zombiyi görene kadar sıkılıp kapatmamanızı öneririm. Biraz Sabır! Bunun dışında senaryo olarak bir ilginçlik yada orijinallik yok. Senaryo klasik zombi filmlerinden öteye geçemediği gibi klişeleri bir bir gözümüze sokmaktan da geri kalmıyor. Türünün biz Türkler için ilk örneğidir diyerek bu kısmına göz yumabiliriz. Sadede gelirsek, benim bu Türk zombilere şu güne kadar gördüğüm bütün zombilerden daha çok kanım ısındı. Eee! kan çekiyor bir yerde. Her şeyden önce bir Türk zombi görürse ne yapar sorusuna cevap bulmak adına izlenmesi gereken bir filmdir efendim ADA.